tamamen beklentilerden ve nefsani heveslerinden vazgeçilebilecek çok zor , az kişinin yapabileceği yüksek bir eylemdir. her "seni olduğun gibi kabul ediyorum canım" diyene inanmayınız, şüphe ediniz ve sorgulayınız.
Birileri mutluluğun formülünü bulmuş öyle diyolaa .aslında burada incecik olan detay karşındakine derin bir güvenin yada karşındakine derin sevginin sonucunda ortaya çıkar .
Muhattabınız sizin için özel ya da özel olması planlanan biriyse zaten olduğu gibi kabul etmemelisiniz onu. Hepimizin arızaları var. iki taraf da değişmeden sağlam bir ilişki ya da evlilik adı her neyse düşünülemez. Bunu karşılıklı olarak başaramazsanız zamanla sabır eşiğiniz düşer ve tahammülsüz iki insan olup çıkarsınız. bunu sadece bir tarafın başarabildiği durumlar da olur ki buna girmek bile istemiyorum.
Hayır zaten karşınızdakini olduğu gibi kabul etmek isteseniz de beceremezsiniz. Çünkü kusurlar sevilmez yalnızca görmezden gelinirler. Karşınızdakinde olduğu gibi kabullenmeniz gereken şey fiziksel özelliklerdir sadece. En baştan böyle kaygılarınız varsa da zaten girişmeyin o işe.
dizi ve filmlerde yaratılan mükemmel karakterleri hayal ederek kafasında o şekilde profil oluşturmuş birisi için imkansız durumdur. bu tip insanlar sanal dünyada beklentiyi arttırıp reel dünyada hayal kırıklığına uğrarlar.
halbuki birini olduğu gibi kabul etmek basittir, kimsenin mükemmel olmayacağını bilmek kadar basit ve kolay.
edit: düşündüm de mükemmel insanlar var evet. benim için mükemmel in tanımı kusursuz olmak değil, aksine eksikliğin kusursuzluğudur.
Bu kadar zor mu insanları kusurlarıyla sevmek? Hiç olmazsa oldukları gibi kabul etmek… Hilesiz hurdasız, yalansız dolansız, illa da bizim istediğimiz kalıba sokmadan, kendimize benzetmeye çalışmadan, karşılık beklemeden, gülmeden, kınamadan, arkasından konuşmadan sevemez miyiz insanları? Çatlarız vallahi!
Bizim gibi giyinmeyen, bizim gibi düşünmeyen, aynı takımı tutmayan, aynı partiye oy vermeyen, aynı dizileri izlemeyen, aynı yemekleri yemeyen, aynı şarkılara gönül vermeyen, aynı yazarları okumayan adamlarla ne işimiz olabilir? “Biz bize benzerizcilik”Ne tuhaf, ne gülünç değil mi?
Başkalarında kusur diye büyüttüğümüz şeyler, iş kendimize gelince cüceleşiverir. Eloğlu yalancı adamın tekidir, siz mecbur kaldığınız için yalan söylersiniz O, başkalarının arkasından konuşur, siz gerçekleri söylersiniz Bazıları hatır gönül aramaz diye kınarsınız, öfkelenince ne dediğinizi bilmezsiniz. işinizi en iyi siz yaparsınız, en iyi anne baba sizsiniz, en iyi evlat sizsiniz, kimse sizin gibi arkadaş bulamaz, kimse sizin kadar iyi düşünemez, kimse sizin kadar idareli olamaz Siz her şeyin en iyisini bilirsiniz Sahiden böyle mi düşünüyorsunuz?
Yazık! Kendi kendinizi niye aldatıyorsunuz? insan kendine yalan söyler mi?
Oysa siz de herkes gibi kusurları olan bir insansınız. O zaman önce kendimizi kusurlarımızla sevmeyi öğrenelim ki başkalarındakini kabul etmek daha kolay olsun. Hayat bir kez görülen bir rüyaysa kendimiz için de karşımızdaki insanlar için de bu rüyayı kâbusa çevirmenin anlamı yok. Hayat ve insanlara iyimser bir gözle bakmamız gerekiyor. At gözlüklerimizi çıkarırsak, kendi gözlerimizle bakmayı öğrenirsek insanları olduğu gibi kabul etmenin ve kusurlarıyla sevmenin hiç de zor olmadığını göreceğiz.
Bırakın bazen insanlar sizi kandırdıklarını düşünsünler. Kanmadığınızı bilmenin keyfi size yeter. insanlar sizden hep daha fazlasını bekliyor diye şikâyet etmeyin, yapabilecek güçte olduğunuzu düşünün yeter. Birbirimizin hayatını kolaylaştırmak elimizdeyken, yapmamanın insana yakışmadığını bilin yeter.
Özür dilemek ve teşekkür etmekten korkmayın. insanın dili bunlarla aşınmaz. Düşmanlıkların sürüp gitmemesi ve dostlukların perçinlenmesi için bu iki davranışa ihtiyacımız var. Ayrıca bunlarla karşılaştığımızda kendimizi Kafdağı’nda görmenin de anlamı yok “Bir de utanmadan özür diliyor”diyenler vardır ya, işte onlardan söz ediyorum Böylesine ne yapsan kâr etmez. Davranışın inceliğini idrak edememiş bir beyin ona karşı sergilenmesi gereken doğru tavrı seçemez. Onu da öyle kabul etmekten başka çaremiz yoktur.
Ayrıca unutmayalım ki kul olarak bize düşen affetmek değil sadece hoş görmektir.
Hiç kimse dört dörtlük değildir. Hepimizin mutlaka eksiklikleri vardır. Bu konu hepimiz için geçerlidir. Bir davranışı huy haline getirmiş kişiyi olduğu gibi kabul edebilmeniz için ya çok seviyor olmanız, ya candan arkadaşınız veya atsan atamazsın satsan satamazsın cinsinden birinci derece akrabanız olması gerekir. Bu davranışı değiştirmek için mücadele edersiniz baktınız olmuyor olduğu gibi kabul etmekten başka çaremiz yoktur. Bu aynı zamanda hoşgörüdür onun için kafaya takmayın.
Zordur. Kabul ettiğiniz özelliği gün geçtikçe daha çok gözünüze çarpmaya başlar. Etrafınızda çok bulundurmayın "kabul edilesi ama katlanması zor" insanları. Siz yorulursunuz. Hele ki yakın arkadaşınız falan ise tüketir bütün enerjinizi. Bir yazar arkadaşımız şöyle demişti: " Ev arkadaşlığı evlilik gibidir. Bir kere affedersiniz (yanlışını) hep yapar. " Umarım anlatabilmişimdir.
türkiye' de nadiren görülendir. farklılıklar eleştirilir. kitap okuyana '' hava atan artist '', yalnız kalmak isteyene '' başkasını küçümseyen havalı '', güzel bir kadına, onu beğendiği için gülümseyen erkeğe '' abaza '' denir. kemikleşmiş görüşler korunur, ego şişirilir, farklı açıdan bakan ve yaşayan deliler gibi değiştirilmek için uğraşılır. sonuçta ipler kopar, insanlar yorulur, kırılır, üzülür. koskoca bir öfke elde edilir.
ego yüceltilir, herkes kendini düşünür, hiçbir şey olmamış gibi başkalarının ruhlarına basıp ilerlemeye devam edilir. normal karşılanır üstelik. '' herkes aynı olamaz ki... '' diye düşünülmez. erkek müzisyen, sporcu, fırlama kibri bunun düşünülmesine zaten izin vermez. ortaya koskoca bir boşluk çıkar.