söyleyen hissetmeden diyorsa bunu, hiçbir anlam ifade etmeyendir. söylenen söyleyeni sevmiyorsa yine hiçbir anlam ifade etmeyecek olandır. seni seviyorum cümlesi o an konuşan iki kişi de birbirini seviyorsa eğer anlamlı olur sadece.
değer verilmeyen birine söyleniyorsa eğer hiçbir değeri olmayan cümledir.
ama her gün görmeye razı olduğunuz, bir şey olduğunda canınız yanıp deliye döndüğünüz insana söylüyorsanız değerinin kat be kat verildiği cümledir.
cok risklidir. öyle ki reddedilmesi durumunda sevilenin yuzune bakmak zor geleblir ya da ayrilik oldugunda seni seviyorum diyen kişi daha cok aci ceken kisi olabilir. ve buna aşk diyoruz değil mi? damn it.
bazen çok kolaydır bazen de çok zor eğer doğruluk mu cesaret mi oynuyorsanız ve cesaret dediğiniz de bunu yapmanızı istedilerse herhangi birine bunu söylemek çok zor değildir ama nedense gerçekten sevdiğiniz birine söylemek zordur.
çok zor bir olaydır. öyle kolay kolay söylemek yapmacıklığı getirir. karşındaki insanı hayal kırıklığına sürüklemekten korkuyorsan kendine güvenmediğin sürece söylememek iyidir.
birine seni seviyorum diyememekten çok daha iyidir ... kısa bir kıssadan hisse...
aslında gözlerinde okumuştu onun sevmediğini. istesede istemesede söylemek zorundaydı. ona olan aşkını sadece bir cümleyle söylemek zorundaydı. içinde yıllardır biriktirdiği, içinde ilmek ilmek ördüğü sevgisini sadece bir cümle ile ifade etmek yetmez ve zor olduğu içinde o bir cümle yeterince fazlaydı. otobüsten indiğinde aklı bunlarla meşguldü. saat 9.30 diye konuşmuşlardı telefonda.deniz kenarında elini tuttuğu çay bahçesinde buluşacaklardı. yeri o belirlemişti. neden orada buluşmak istemişti ki. tanışalı beri bir sürü kafe pastahane eğlence yerlerine beraber gitmişleri. neden orasıydı??
düşüncelerini buluşmaya odaklamaya çalıştı. ona söylemeyi birbir planladığı cümleleri ve özetini kafasında toparlamaya çalıştı. beraber gezdikleri, dondurma yedikleri, şemsiyesiz yağmura yakalandıklarında şamata yaptığı kız değildi şu an onu bekleyen. ilahi, gökten zembille inen biriyle buluşmaya gider gibi kalbi küt küt çarpıyor, sırat köprüsünden geçmeyi bekleyen ruh gibi azap çekiyordu. yürümeyi kesip soluklandı. rutin bir buluşmaymış gibi gidip havadan sudan konuşacak ve bir anda pat diye söyleyecekti. pat diye. pat .bu kendisini aslında zorlamamalı, işbitiriciliğini gölgede bırakmamalıydı. o değilmiydi çalıştığı şirkette pozisyonunda en yüksek maaşla çalışan, pozisyonunda sözünün üstüne kimsenin söz söyleyemediği. bir an sadece bir an duyduğu sese baktı ve düşünceleri sil baştan gözlerinin önünden film şeridi halinde geçti. ve dudaklarından sadece bir ses çıktı; seni seviyo-rum.
