yeni okula başlayan çocuğun sınıfıdır. genellikle okula beslenme çantasıyla ve sulukla gidilir. ayrıca çocuk, okuma yazmayı birinci sınıfta öğrenip, kendidüzeyinde kitapları okumaya adım atar.
Dersin yarısı; tuvaletim geldi, susadım, kalemimi açabilir miyim, şu bana vurdu, bu defterimi çizdi, o kalemimi aldı, burnum aktı, annemi özledimlerle geçer. Düdük makarnaları.
Bu çocuklara ilk 2-3 saat öğreteceğini öğrettin öğrettin, ondan sonra kafaları almıyor. Finlandiya'da bu yüzden günlük ders saatleri maksimum 4 saat zaten. Adamlar doğrusunu yapıyor. ki bu işte dünyada birinci sıradalar. Çocukların Günlük bilgi depolama kapasiteleri dolduktan sonra ne diye boş yere dört duvar arasında tutalım mantığındalar. Çıksın doğayı tanısın diyorlar. Üstelik imkanları sinirsiz.
Biz de ise tam tersi. Günlük ders saati altı. ilk üç saat cocuktan verim alabiliyorsun. Hatta kimisinden ilk iki saat. Son üç saat oyun ve fiziki etkinlikler, serbest etkinlikler, müzik. imkan olsa eyvallah, ama o da yok. Günlük plana bakıyorsun; "keloğlan çizgi filmi izletilecek." Neyle izletecegiz acaba amına koduklarım? Sınıfta projektör yok. Bu sadece bir örnek.
O yıllık ve günlük planları hazırlayanların ben ta amk. Saçmalıklarla dolu olduğunu bildikleri halde, uygulanmasının imkansız olduğunu bildikleri halde hala ısrarla sınıf defterine işlenmiş gibi yazıp altına imza atmanı bekliyorlar. Sınıfta projektör yok amk, ama defterde keloğlan izletildi yazıyor. Bizim eğitim sisteminin ben ta amk.
Tecrübeli hocaların deyimiyle Her sene öğrenci profili daha zorlaşıyormuş.
Ben hatırlıyorum anaokulundayken 1 saatlik filmi oturur izlerdik. Şimdikiler 10 dakikalık şeyi izleyemiyor. Öyle bir dikkat dağınıklığı var ki cidden çok yazık.
