dünyanın en ince insanı, en merhametli, en nazik, en kibar, en azla yetinmeyi bilen, en kanaatkar, ne bileyim en en en insanıdır. böyle bir insan gerçekten var mıdır diye düşündürür insana.
evvel zaman içinde, matematik öğretmenimin evinde, bilgisayarına format atarken bana çay ikram etmesi sonucu yaşadığım hadise. ayrıca "karıştırmamak" değil, "karıştıramamak" tır.
takıntılı bir durum. hatta çıkarılan sesten rahatsız olursunuz. birisi sizin yanınızda gürültülü bir şekilde karıştırınca saygısızlık olarak düşünürsünüz. ama en güzeli kendinize olan saygıdan ötürü bu ince düşünceye yönelmenizdir.
rahmetlik, anneannemin annesi de çayı çok şekerli içerdi.. kepçe kadar bir şeker ölçeğini küçücük bardağa döker, sonra da çay kaşığını bardağın dibinden sessizce karıştırır, bize de öyle karıştırmamızı tavsiye ederdi.
düşünceli davranmaktadır. dikkat gerektirir tabi ki. kaşık yanlışlıkla bardağa değerse, çıkan ufacık ses bile başarısız olmuş hissettirir insana kendini. ve o an sanki herkes sana bakıyormuş gibi hisseder, utanırsın.*
çayı içerken de ses çıkarmaz bu tipler. öyle bir edayla içerler ki sanki bardağı kıpırdatmamışlar yerinden. bardağı kaldırma sesi bile çıkmaz o derecedir.
- ee pardon, garson bey..
- buyurun efendim?
- ben bu çayı tam karıştırmadım da...
- anlamadım efendim?
- çayı, tam karıştırmadım...
- yani?
- normalde iki şekerli içerim ben, yanlışlık oldu üç şeker attım.
- evet?
- üç şeker atınca fazla şekerli oluyor, o yüzden tam karıştırmadım.
- iyi yapmışsınız?
- rahatsız etmedim umarım.
- yok hayır efendim, ne münasebet.
- ama karınızla yatıyorum?
- mmmmına koduğum