"seni bir yabancı gibi karşıma alıp
bunun dayanıklı bir şey olmadığını
sürekli kılınamadığını, çünkü aşkın
yapılan bir şey olmadığını,
başlangıçta bir melek konduğunu
sonunda bir kelebek öldüğünü,
yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatın
bir korkular ve alışkanlıklar bütünü
olduğunu,
bütün bunları sana
nasıl anlatacağım?"
penguen, bana sırtını dönme
unutmadım aramızdaki beceriksiz dili
dünya yordu bizi
benim de söyleyemediklerim var
hiç söyleyemeyeceğim onları belki de
uzun bir yolu geliyoruz seninle
yolu geldikçe anlıyorum ki, biz
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile...
rüyaevi bu. kapısında bir tuhaf numara.
isteyen çıkıp istediği yere gidebilsin diye.
ama kapılar insana, çıkıp gitsin diye mi
girsin diye mi, rüyada bile olsa.
(bak tam burası. en yaralı yerim benim. insanın uyku dediği.)
Büyük bir tesadüf eseri karşılaştım onun kitaplarıyla. Ve bana dokundu şu dizeleriyle;
En az benim kadar sessizdi. Benden de sessizdi kendi sessizliğimi bir kenara koyup, onun bana dokunan sessizliğini kırmaya çalışıyordum.
Uzun bir yol gibidir gözleri insanın
gelip geçen bir şey iyileşmez
bu gece bu hat üzerinde
iyileşen şey zamandır,
insan iyileşmez. (Kim bağışlayacak beni)
unutmak için verdiğim bu kadar çabadan
geçtiğim bunca yıldan sonra
tam unutmaya alışmışken kendimi
artık unutmak istemediğimi fark ettim.
(artık unutmak istemiyorum!)
(artık unutmak istemiyorum!)
size,
nasılsın diyerek başlayan telefonlarınıza
(garip, tuhaf aslında)
beyaz bembeyaz tabiatımla
'iyiyim' diyorum.
yani aslında korkuyorum
bütün bunlar kıyamet
bütün bunlar cinnet
bütün bunlar cinayet demeye
bir daha düzeltilemeyecek sözler
söylemeye korkuyorum.
insan olan yerleri ağrıyan. ah canına yandığımın. vakt-i zamanında, " benim için çilekli süt gibisin, seni görünce mutlu oluyorum " demiştim bir afet- i devran a. aradan vakit geçti. Bu hanımla tanıştım. Milongasını okudum.
"
...
ılık süt gibi,
ılık süt gibi olduğun,
hooohhh benim uydurmamdı. "
"kubbem yok ki benim, bir tepsinin kenarında uykum
dönersem, aşağ'sı çok yüksek
düşeceğim nasılsa gördüm.
dünya beni sarmazdı sarmalamazdı döndüm.
gök ağlıyordu, ben zülfünü ördüm.."