"kadın'dan şair mi olur?" sorusunun en hatun cevabidir bu hayatin bize sunduğu birhan..
öylesine saf sevgi ve şevkatin altındaki aşk nedir ne değildir öğretir bütün bünyeye.
kitapları alıp saklanılası, baş ucu kitabı yapılası, bir o kadar naif, bir o kadar da incinmiş kalplerin hanım ağasıdır kendisi.
sizin içinizden geçenleri şiirlere çoktan dökmüştür.
ve sizin okumanızı bekliyordur.
kim bağışlayacak beni adlı kitabından gelsin;
--spoiler--
insan ölüyorsa acıdan ölür bir gün
kendine bir daha uğrayamadığından,
koyduğu yerde durmayışındandır hayatın
hatanın dönüşsüz oluşundandır.
hiçbir aşk titremez sonsuza değin,
bütünlüğünü yitirişinden ölür bir mum
ve insan kanatlarından
ayrılır bir gün
--spoiler--
insan kadife bir hatıradan başka nedir ki? Geçmiş: üstümüzü her gece onunla örttüğümüz...
Uykuların derininde kor yankılarına düşer gibi olduğumuz ve sonra unuttuğumuz. Dağın doruğu ile dağın derini arasındaki mesafeden başka nedir ki insan: derininde kor tutmuş haller, doruğunda ıssızlık bilgisi... güne ait sesler çoğaldığında
Hatıranın kendisi de kokusu da bilgisi de silikleşecek... ve insan sabahın nemi kadar sessiz olmak isteyecek...
Dizelerinin sahibi sakin ve bi okadar etkin dilli şair.
akşamı kaybolanlar için yanıp durma ayini isimli şiiriyle karşıladığım şair ama insan...
ey ölümden ve hayattan olma çocuk
suna'yı ve denizi bildin
şimdi bir başka soru bul kendine
bir yakamoz neden durup durup bir dubayı kovalar
gibi örneğin,
ölümden ve hayattan çok bahsettik
suskun, ağızsız, sözsüz
ilahi bir koronun gülümsemesini istiyorum ben
yerli yersiz
hem neden küçük bir gülümseme için
büyük espriler gerekli bize
ve neden cinnet beşinci kattayken yakalar insanı
ve bu mermer insanlar nasıl olur da
romatizmadan bahsederler?
ey ölümden ve hayattan olma çocuk
hüt hüt kuşunu ve gözyaşını bildin
peki, niçin bir new york bulur kendine
tatar çağrışımlı ve balkonlu kızlar
saçlarını taşırken çınaraltının serin sabahlarına
ve bir şairin yüzüne niçin kurtlar iner her akşam
durup duruken bir koridor ıssızlığına...
1963,Kırklareli doğumlu Türk şair.
Şiirlerindeki benzetmelere bakıp ' nereden bulmuşsun ah be kadın' diyorum her seferinde. Çok sevdiğim belki de en sevdiğim şiiri Taş Parçaları'dır. Kitapları şunlardır;
-Kim Bağışlayacak Beni
-Ba
-Y'ol
-Soğuk Kazı
Her biri ayrı güzeldir.
Kalbimden ayağınaydı yolum,
gördüm, hep seni gördüm.
kara gecede, kara uykuda yürüdüm.
bomboştu her şey, elimde bir dünya tarağı
gök ağlıyordu, ben zülfünü ördüm.
''ben seni hep sevgilim ben seni hep
yüzünden geçen dalgalardan okudum,
ellerine sevgi okudum gözlerine şefkat okudum.
annen seni inkar etmişti
aldım etime dokudum. ''
Gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
Ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
bilemem, belki bu yüzden
Ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.
beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
yine de döneyim döneyim istedim.
ah benim sesimle
söylesem de, inanmazlar
benzemiyor çünkü bir dile.
Döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm
döndüğüm bu sema sensin. döndüğüm.
sen benim kara ömrüme vuran
suyumu harelendiren sevincimdin.
onu sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
Titreme daha fazla kalbim.
bağışla kendini artık onu da
Bırak gitsin.
o senin en ezel gününden kaderin
sen onu nasılsa bin kere daha
seveceksin.
...
bir masal
bir taş ağırlığında olabilir mi?
olurmuş meğer.
birlikte bir masala inanmak istedim
ben seninle, sadece bu.
sen beni tek
Tek
bıraktın.
Benim artık taş taşıyacak,
taş kaldıracak, taş atacak
Halim mi var!