taş parçaları taş parçaları taş parça parça par............
VI
ben seni hep sevgilim ben seni hep
yüzünden geçen dalgalardan okudum.
ellerine sevgi okudum gözlerine şefkat okudum
annen seni inkar etmişti
aldım etime dokudum.
VII
dünya ne ki sevgilim,
benim sana yaptığım kubbe yanında?
düşsün, olsun, bırak,
içinde yıldızlar patlıyor.
kolaydır inanmak kadar inanmamak da.
ister sal kendini dünyaya, ister kal yanımda.
her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni
yoluna baş koymak diyoruz
biz barbarlar buna.
X
ey duymayan insanı,
ey hayat dedikleri büyük kusur.
...
ey kimselere değişmediğim
ayrılığın neden bunca ağır?
hani adalet?
bir kasım' dan öteki kasım' a
bir yanım kör bir yanım sağır.
XII
şimdi bir masaldan bir peri
sessizce dinlesin beni,
alsın yorgun başımı
alsın cümlemi
usulca kalbine koysun.
benim cümle taşıyacak halim yok
XVII
omurgamı aldın benim.
omurgamı aldın.
omurgamı aldın.
omurgamı.
niye?
XIX
Varla yok arasındayım
Varla yok arasındayım
Hep, varla yok arasındaydım.
Zaten.
Ben bilmedim ki
niye teyelliyim, niye?
Varla yok arasında
Varla yok arasında
Elimde bir kırık testi
Elimde bir kırık testi
Nereye bırakayım!
XX
Gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
bilemem, belki bu yüzden
ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.
beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
yine de döneyim döneyim istedim.
XXIV
bir masal
bir taş ağırlığında olabilir mi?
olurmuş meğer.
birlikte bir masala inanmak istedim
ben seninle, sadece bu.
sen beni tek
tek
tek
bıraktın.
benim artık taş taşıyacak,
taş kaldıracak, taş atacak
halim mi var!
XXII
günler öylece kendi kendine geçsin diye
bir camın arkasında durdum
bana dokunmasın hiçbir şey
hiçbir şey yarama merhem olmasın
iyileşecekse, hiçbir şeysiz iyileşsin diye
bir camın arkasında durup
akan hayata ve zaman baktım.
bilirdim, biliyordum, biliyorum,
bittiğinde, geçtiğinde,
azaldığında sızı, iyileştiğimde,
o saman tadıyla karıştığında;
her şey daha acı olacak.
XXXII
ömrü gurbette geçenler gibiydim senin yanında
duymadın mı, çok söyledim?
o uzun gurbette,
ben senin "adalet" diye dyie nasıl unufak olduğunu
gördüm.
göre göre, duya duya,
yine de bigane olarak her şeye.
bilmedin ki; ben senin gurbetinde delirmemek için
kalbimin aklıyla ördüğüm bir yıldızlı kubbede
yaşadım.
tecellinin içinde ecel durur sevgilim, görmedin mi?
adaletin içinde bir zalim oturur.
XXXX
sözde kalır sevgilim
sözde kalır bütün sözler
aşk çünkü, aşk çünkü kendine
bir yol, bir ideoloji ister.
bilirim, çöl rüzgârında çalıdır bazı yaşlar.
sen sevgilim ilerde, biraz daha ilerde
bir tarihe başlayacaksın, orası işte
benim tarihimle başlar.
ve say, geriye doğru, tek tek
sende kalsın şimdi al bu taşlar.
"gitmek" mi yitmektir, "kalmak" mı artık bilmiyorum...
yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep;
ve inançlı, "gitmenin bir şeyi değiştirmediği"ne...
bilemem, belki bu yüzden
beni hep aynı yerimden yaralayan o eve,
yine de döneyim döneyim istedim.
...
döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm
döndüğüm bu sema sensin, döndüğüm.
sen benim kara ömrüme vuran
suyumu harelendiren sevincimdin...
onu sevebileceğinin en yücesiyle sevdin,
titreme daha fazla kalbim.
bağışla kendini artık, onu da
bırak gitsin
bırak gitsin...
o senin en ezel gününden kaderin,
sen onu nasılsa bin kere daha
seveceksin...
"aklıma suyun intiharı geliyordu hep şelale deyince" diyendir.
sen napıyorsun be? bunu yazmak nasıl bir bünye, hangi kafanın eseri...
"Ayrılık
kaç gecenin çölüdür bu ayrılık
kaç şiirin dölüdür üstüme
örttüğün bu ince sessizlik
kalbim alış artık, kır kendini
kendi duvarında, sesini
kendi duvarına haykır.
tesadüfen birbirine rastlamış
başka başka aşklarsızın siz artık
geceyle gündüz gibi birbirine
ayrılmış. O ki rüzgar, bir zaman
senin çölünde kumlar uçurmuş,
o ki gece ve esmer, görmüyor
sahrayı, sesi içinde karışmış.
her ayrılıkta kendine saplanan bir hançer
kendi sabrını deneyen taş,
kendi uykusuzluğunda yatak oldun.
kül koy şimdi yanına korunun
seni kavuran onu da yakmasın.
aşkla besle kendini, gül yetiştir,
sardunya çoğalt.
ki, sen aşktan ve ayrılıktan
başka ne anlıyorsun."
ergen sonrası evrelerde gece yatmadan önce okunacak masallardır yazdıkları. Öyle birdenbire hiç sebep yokken tutuveren ve geçmek bilmeyen "hayat ağrıları"na çok iyi gelir şiiri. okumayana, bilmeyene şiddetle tavsiye edilir!
ben yumuşak tuşlarına basacağım hayatın,
sen çatıyı kur
sırlarını soracağım ben,
sen hayatın anlamını ara
yazın yönünü değiştireceğim ben,
sen yolculuğa çık
ben arka bahçeyi özleyeceğim,
sen inat et.
''seni bir yabancı gibi karşıma alıp
bunun dayanıklı bir şey olmadığını
sürekli kılınamadığını, çünkü aşkın
yapılan bir şey olmadığını,
başlangıçta bir melek konduğunu
sonunda bir kelebek öldüğünü,
yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatın
bir korkular ve alışkanlıklar bütünü
olduğunu,
bütün bunları sana
nasıl anlatacağım ?''
çok kırılgandır şiirleri, sanki biraz üzerine gitseniz ağlar şiirleri.
Gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
Bilemem, belki bu yüzden
ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.
Beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
yine de döneyim döneyim istedim.
Ah benim sesimle
söylesem de, inanmazlar
benzemiyor çünkü bir dile.
Döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm
döndüğüm bu sema sensin döndüğüm.
Sen benim kara ömrüme vuran
suyumu harelendiren sevincimdin.
Onu sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
Titreme daha fazla kalbim.
Bağışla kendini artık
onu da bırak gitsin.
O senin en ezel gününden kaderin.
Sen onu nasılsa
bin kere daha seveceksin...
penguen
bana sırtını dönme
biliyorum, sana benziyorum
ve içinde saklı tuttuğun yele.
penguen
benim de içimde saklı tuttuğum
buzlu kıyılar, çığlık hatıraları
ben de senin kadar kaçkınım ve yaralı.
kim bağışlayacak beni, penguen
çizdim senin beyaz ve narin yerini.
bir yanım bembeyaz ışık
kör ediyor, bir yanım zehir gece
parktaki salıncağa binmeyi
beceremedim bugün ben de.
penguen bana sırtını dönme.
unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
dünya yordu bizi. Benim de söyleyemediklerim
var. Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,
geldikçe anlıyorum ki, biz,
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.
penguen,
kim bağışlayacak beni
çizdim senin beyaz ve narin yerini
elimde unuttuğun ince metalle.
En iyi şiirleri erkekler yazar tabusunu yıkmış, duygusal boyutu almış başını gitmiş şair.
Durduk yere bir dergi sayfasını açtığımda röportajıyla karşılaşıp sonrasında kendisini takibe alıp, o noktada da takılı kaldığım güzel insan. Alıp götürmüştür beni bana, yeniden...
(bkz: çanakkale 18 mart üniversitesi) bünyesinde düzenlenen (bkz: troya şiir günleri)ne dört beş ünlü şairle birlikte katılmış, sohbeti olsun, kendi şiirlerini okuyuşu olsun sıcacık olan şair.
"Kulağına, uzak zamanların sesi çalınanlar,
Bir şekilde bu sesi taklit etmeye çalışırlar.
Benim yaptığım da bu.
insanın, kendi varlığından hoşnut olarak yaşadığı,
kendi varlığını haklı kıldığı ve kuşku yok ki, yeryüzü
ile barışık yaşadığı ve mutlu olduğu bir zaman vardı.
Yoksa bizler bugün bu mutluluğun imgesi için bile
bunca telef olmazdık."