birhan keskin

    158.
  1. Beni bu dünyaya ağzımda
    Bu zehirle bıraktığında
    Ben senin kötü olduğunu,
    Senin kötü olduğunu
    Anlamamak için,
    Çok çalıştım.
    19 ...
  2. 159.
  3. umarım bağışlarsın kederimi, haylazlığımı,
    umutsuzluğumu, dalgınlığımı; yani
    benden geçtiğinde anlamı sarsılan ne varsa...
    umarım her şey olacağına varıyor der,
    ve kabullenirsin
    kum nasıl çizmişse incecik bir camı.
    15 ...
  4. 209.
  5. çiçekli şiirler yazmış bir yazar.

    Gözlerinde yıldızlar gezdirdiğin zamanlardı
    gövdenden gövdeme akan bir karanfil gecesi
    denizine geldiydim senin
    kendimi seninle değişmek için
    13 ...
  6. 230.
  7. Her gün bir kez bu kitabın başına geçtim. Her gün bir kez dışarı çıktım kırık bir bulutla yürüdüm, her gün bir insana bakıp, yüzümü yere eğdim. Her gün bir gazeteye boş gözlerle baktım. Her gün birileri konuştu, onları dinliyor gibi yaptım. Her gün bir kez "neredeyim" diye sordum kendime. Her gün bir kuzey kışı indi içime. Her gün karşımda duran fotoğraflarına baktım. Bir kez öfkelendim her gün bir kez sordum kendime neden bu kadar bağlandın. Her gün adalet ve zalimlik üzerine düşündüm. Belki de her şey. Her gün bir barbar, bir medeni ile gezdim sokaklarda. Minareleri her gün sabaha ezan sesleriyle ben açtım. Her gün bir perdeyi aralamaya çalıştım. Her gün hiçbir şeyi anlamadığımı düşündüm, her gün her şeyi anladığımı düşündüm. Güvercinleri yolculadım. Her gün, günlere dayanamadığımı düşündüm. Kitapları alt alta dergileri kıvırarak yan yana dizdim. Ne idüğü belirsiz yerler benimle yürüdü. Gördüğüm her "cümle" bana bir bıçak gibi battı, anlamadım. Her gün bir taş parçası söktüm içimden. Her gün uyku beni koynuna alsın diye yalvardım. Her gün, gün bitiyor gece bitmiyor dedim. Her gün işlerin beni avutmadığını gördüm. Ayrılık günlerini sonradan niçin sisli bir perde gibi hatırlarız diye sordum. Öfkeni unutma dedim kendime her gün, unutursan düşersin dedim. Her gün en az bir saati ayakta durmaya, dimdik durmaya ayırdım. Her gün ömür sözcüğünü bir kez kalbimden geçirdim. Her gün ömür sözcüğü kömür gibi tınladı içimde. Her gün sana içimden bir kez "sevgilim" diye seslendim. Her gün sana bir kez "zalim" diye seslendim. Her gün, yan yana oturup birbirine dikkatle bakan iki yaşlı kadını düşündüm. Her gün o kadınların bu fotoğrafı yırtıldı dedim. Her gün "âh" ettim bir kere, bir kere o âh'ı geri aldım. Her gün "yol arkadaşım" dedim, kahırla kapladım sözlerimi. Her gün acını tattım. Her gün unutmak için değil, unutmamak için ağu kattım kalbime. Her gün insan olmak ne çok kusur içeriyor diye düşündüm. Her gün bir kilidi açmaya çalıştım. Başka bir şey vardı, başka bir şey; ben sana dünyanın değil yeryüzünün diliyle seslenmiştim. Çile nedir, günah ne? Bana ne bunlardan. Dünyanın merkezi sendin her gün ben senden uzayan uçsuz bucaksız bir kara.

    https://youtu.be/9h8ylWh2PEg
    13 ...
  8. 254.
  9. Nasılsın?
    Bugünlerde ben iyi gibiyim
    Yorgun gri kaideler arasında.
    Hüzünlü bir yeşilim…

    Birhan Keskin.
    13 ...
  10. 8.
  11. eksik cinayetler

    1

    Kendine kucak arayan gövde
    kendini yok eden gövde
    yitirdin kendini işte
    artık ne yurt sana
    ne varolabiliyorsun başka evde

    Bu mum medeniyetinde
    bu metal öznede
    bu cam sözde
    ne yurt sana dil
    ne şölen yeterince

    2

    Ben büyüdüm
    akasyalar öldü
    üzgünüm

    dışınız çok kalabalıktı
    beni içinizdeki zindana attınızdı
    olur ya bir gün
    suyu hatırlar şelale
    şeytan utanmayı ögrenir ve
    yüzleşir yüzünüz mevsimelerle

    sırf bu yüzden büyüdümdü

    akasyalar öldü...

    3

    Karanlık suyun dibini göze aldım
    sonsuzluğu göze aldım o yatakta
    sen gittin ben balkonlara kaldım
    metalin damara dayandığı nokta
    şimdi söylüyorum dilimdeki küfrü
    büyülü sözü kalbimdeki:

    tekrar karşılaşsak
    ölür müsün?

    4

    kışı neden bu kadar çok sevdiğini
    ve neden her şeyin bir sonla noktalandığını
    sorma,
    ben de bilmiyorum.

    anı olacak bir şeyim yok
    her şeyin dünündeyim...

    5

    içime işleyen acıyı size değil
    bir suya bırakmayı ögrendim
    dal olmaktan vazgeçeli çok oldu
    bu yüzden ne bir ağacım var
    bana beden
    ne de çiçek açacak benden...
    9 ...
  12. 18.
  13. "dürtme içimdeki narı
    üzerimde beyaz gömlek var.."
    9 ...
  14. 229.
  15. Betonun hüznünden doğdum
    suyun isyanından
    güneşin kırılganlığına dokunup
    geliyorum.
    Sana söz yakışır, ağzını hazırla.
    Kırık bir şehir hikâyesinden doğdum,
    kırk meseleden
    bardaklar ve demli çaylara dokunup
    geliyorum.
    Sana söz yakışır, elma de.
    Aslı ve Astar’ı olmayan bir hikâyeden doğdum,
    karşı’lar ve balkonlardan
    korna seslerine karışıp
    geliyorum.
    Sana söz yakışır, ağzını hazırla.
    O eski hikâye bitti,
    şaşkınlığımdan doğdum
    denize düştüm
    kuruyup geliyorum.
    II
    Aslında
    hazin bir öyküdür bu
    anlatmaya yakışmaz sesiniz
    yanımdaki bütün sandalyeler boş,
    alabilirsiniz.
    Oturunuz.
    …bolerokuşlarlaleliihvan
    birden, gaseyan…gaseyan…gaseyan.
    …sonra sarışın kadınlar esmer olup
    balkonlara çıktılar
    ben terk ettim beyaz çerçeveli bir fotoğrafı
    ve dönmedim bir daha.
    Resmim,
    zayıf yüzlü, gülümsemeye yakın neredeyse
    hastane penceresine dayalı
    ahşap ve toz kokan bir gecede çekilmişti.
    Gaseyan…
    yıllar sonra kente çıktım
    örümcek ağlarının, paslanmış kapıların ardından
    kente çıktım,
    yıllardır sallanan bir sandalyenin ardından
    tozlar içinden,
    uzaklara ve karalara yazıldığım mektuplardan
    beyaz çerçeveli bir fotoğraftan,
    gaseyan.
    Burkuldum ve ağladım
    kırmızı bir danstı her şey, oynadım.
    tenim ve ellerim yoktu
    kimse görmedi.
    Kimse görmedi, saçlarım uzamadı yıllardır.
    10 ...
  16. 12.
  17. ..insan olan yerlerim çok ağrıyor,
    Olsun, yine de sen kapanma, şu sıra benim,
    Yerine bırak ben incineyim...

    dizelerini yazabilmiş bir kadın...
    8 ...
  18. 19.
  19. "öğrendiğim; bir kuğu yeminliyse aşka ömrü gibi, göldür bütün dünya, bitmez boynun eğriliği.."
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük