"Tamamlandığını sandığım sözlerim yarım kalıyor,
rüzgar besliyor beni kuytusunun sütüyle.
Ömrünü çok gören bir kelebek havalanıyor aklımdan
ve kaybediyorum gerisini sözlerin,
Rüzgar anımsayacaklarımı uğultusuna katıyor.
Irmak desem, şölen desem... kanayan uçlarıma
sürdüğün ecza, onlarla iyileştiydim bir zaman.
Şimdi rüzgar besliyor beni,
çocukluğumu kanatlarında saklıyor o.
Bir zaman ırmaklarda yıkadığım gözlerim
beni bu hayat için kandırıyor... anımsıyor
ve kaybediyorum gerisini...
Rüzgar, sana karıştım
seninle değiştim kendimi
üstüme sardığın bu uğultulu örtü
gizlemiyor yine de
bir zaman derinime işleyen vahşeti."
Neşeyle yaptıklarımdan geçtim
Kederle durulan yere geldim,
ince uzun bir öfkenin sessiz ipiyle
Günün saf ışığının altına çömeldim.
Yenildim ben, unutuldum ve üzgün
değilim inan.
Büyüktü çünkü onların dünya arzusu
Benim otların sesiyle kaplı kalbimden
Söktüm atımı söğüdün gölgesinden
Şimdi yol benim yeniden...
Birhan Keskin, bana göre, Türkçe'yi en iyi kullanan kadın şairimizdir. Çok ince, çok uç noktalara varacak betimlemeleri vardır. Hayal gücü, tamamen imge odaklıdır. Boş laf cambazlığı yapmaz, durudur, şiirleri su gibidir, insanın ruhuna seslenir, kısacası en iyi kadın şairimizdir. Asıl değeri 20 yıl snra anlaşılacak, mükemmel kadındır.
sizinle yaşadığım her şey kıyamet,
sizinle yaşadığım her şey cinnet,
sizinle yaşadığım her şey cinayetti.
ruh kirlendi
kalbimin kenarında atını durduranlar için akrep beslemekteyim
yaşamımın güç yanlarından biri olma
lütfen, şimdi bu kavgayı unutmak da
hatırlamak da çılgınlık olur
gel biz seninle kahraman olalım
ne hatırlayalım bunu
ne unutalım.
Dünya ne ki sevgilim,
Benim sana yaptığım gökkubbe yanında?
Düşsün, olsun, bırak,
içinde yıldızlar patlıyor.
Kolaydır inanmak kadar inanmamak da.
ister sal kendini dünyaya, ister kal yanımda.
Her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni,
Yoluna baş koymak diyoruz
Biz barbarlar buna..
" anımsadıklarımın yanlış olduklarını,
yine de hepsinin bir deprem olduğunu
kim bilebilir? ikimizin arasında duran
şu boydan boya ırmak, şu boydan boya
alacakaranlık
ikimizin arasındaki şu depremin bir bellek uykusu
olduğunu kim bilecek.
eskiden olsaydı tuzlu düşler anımsardım
ağzımda eriyip yok olan tadını güneşin
alevin ipekle savaşını, saçlarının altında
akan ırmaklarda yıkandığım sabahları anımsardım.
tenine dokundukça bıçak sırtı bir nefeste susan
felç olan sözleri anımsardım. "