genelde takim sporlarinda karsimiza cikan biraz ariza olan oyuncularin genele uyum saglmasi ve normallesmesi için ceza ile yapilan eylemdir.
diyelim ki elinizde dennis rodman gibi kafadan sakat ama cok yetenekli bir elemaniz var.
siz bu elamani oldugu gibi kabul edip bireysel yeteneklerini göstermesi için firsat tanir misiniz, yoksa ezerek ve yeri geldi mi yeteneklerini törpülemek pahasina da olsa avama uygun hale mi getirmeye calisirsiniz?
hadi birbirimizi yemeyelim işin en basiti olan 2. sıkkı secersiniz.
cünkü kolay olan odur ariza bir adami ve adamlari idare etmek ve onlardan verim almak gercekten de zor bir iştir. bunun erbabi olanlar ise dünya üzerinde sayica azinliktadir.
ammavelakin işin kolayina kacan sistem de sistem diye götünü yere cakan ve kendi egosunu tatmin etmekten baska bir şey bilmeyen antranorlerin sayilari azimsanmayacak derecededir.
hani bir laf vardir ögretmenler hep söyler ' zeki ama yaramaz sinifin hep huzurunu bozuyor' diye. işte bunu söyleyen hocalari ben nedense pek sevmem. çünkü kendilerinin kazmaliklarini kapatmak için hep suclu ögrencidir. hatta ögrencisi ile inatlasip onu ezmek için elinden geleni yapan ve anlamaya calismaya tenezzul eden 'sifirci melahat kalemi' hocalar gün gelir ariza ögrencinin okulundan dehlenmesine sebebiyet verir.
bireysel yeteneklerin yok edilmesinden dolayi hayatimizda hep karsimiza cikan -özellikle cagimizda- mekanik tatsiz tutsuz bir çağ yasanmaktir.
özellikle futbol piyasasinda eskiden fenerbahceli abdulkerim - ki kendisi maclardan bir gece önce bir büyük devirir- gibi matrak futbolcular ile müjdat gibi kebapciya benzeyen ama futbol yeteneği tartisilmayan efsaneler, yahut maclardan sonra elinde sigarasi ile demec veren brezilyali sokrat gibi her biri birbirinden entresan kişilerin köküne kiran girmiştir.
hatirlarsiniz zidane'in dunyakupasi finalinde attiği kafayi. finali hemen herkez unuttu ama kimse o kafayi unutmadi.
gerek iş yasaminda olsun gerekse reel hayatta olsun siradanlastirma ve kontrol makenizmalarini saglamda tutma geleneği hala devam etmektedir.
patron, amir sorumlu kişiler v.s. calisanlarina işine gelirse calisirsin işine gelmezse yallah demektedir. gerci kisa vadede işverenler ve bürokratlar kazanmaktadir ama geniş bir mizanda bakinca kaybetmedirler.
buna örnek olarak lee iacocca'yi sepetleyen ford'un düsüsünü ve toparlanamasini ve ford'tan sepetlenip chrysler'i ihya etmişti hatirlarsaniz.
yahut ülkemizin sanat alaninda neden hala sinifta kaldiğini da anlayabiliriz.
biz ki kendi gelisimini saglayan bir kaynağimiz var iken konservatuar egitimi kaskati savundugumuz için ne yazik ki bireysel yetenekleri almamaya ve sanat mafyasi ile yok etmeye bayiliriz oyunculuk anlaminda.
hollywood ve amerikan sisteminin üstünlüğü bireysel yeteneklere deger vermeleri kişilerin kendi öz yeteneklerini ortaya cikartmalarina izin hatta ve destek vermeleridir.
dünya üzerinde bir cok sistem ve ideoloji ve düsünce sistemi gelip gecmiştir.
ama bence - belki bu bir ütopya olabilir- en iyi sistem bireylerinin bir agac gibi hür bir orman gibi kardesce yasadiği ve bireysel niteliklerini ortaya koyabildikleri ve bir ahenkle beraber yasayip yasattiklari sirinler köyü en mukemmel örnektir.
neden olmasin?
yoksa bireyi umutsuz, harcanmiş ve bu suretle toplumu bir kaosta debelenen toplum olmak mi daha iyi?
eğitim sistemi açısından bakacak olursak; tek tip insan yetiştirmeye dayalı olan bir eğitim sisteminin hakim olduğu ülkemizde, varlığını daha bir koyu hissettiren hadise.
insanın kendini en iyi keşfedebileceği gençlik yıllarında tek yönlü ders çalışılmaya itilmesi, kişinin enerjisini, kendini keşfetmeye değil de derse vermesine neden olmaktadır.
ha yok mudur bireysel yeteneklerini yok ettirtmeyen? elbette vardır. ama çoğunluk üzerinden hareket edecek olursak; malesef çok yetenekli insanların yetenekleri çürüyüp gitmektedir.
zaten yeteneklerini yok ettirtmeyen de baya bir uğraş vermiştir bunun için. öyle kolayca ulaşmamıştır yeteneklerine.