"Yarın öbür gün iç savaş olursa kullanırız." mentalitesidir. işin şakası bir yana, hem tehlikeli, hem de gereklidir. Devletin temin etmesi gereken güvenlik devlet tarafından karşılanmıyorsa, elbette bireyler güvenliği kendileri sağlamaya başlarlar. Tam da bu konuda başıma bir şey geldi:
Eskişehir'deydim. Yazın çalışmak istiyordum ve ablamla birlikte hem geziyor, hem de belirlediğimiz işveren adreslerine gidiyorduk. Kaldırımda yürüyorduk ancak oldukça alçak bir kaldırımdı. Tam yan sokağa dönerken, bir araba kaldırımın yanına park ederken sanırım adam fren yerine gaza bastı. Az daha bana çarpıyordu. Son anda durdu. Bir şey söylemedim, ama ters ters baktım. Yürümeye devam edecekken "Ne var lan, ne bakıyon ters ters?! Durduk işte!" dedi. 35-40 yaşlarındaydı, inmişti arabadan. Biz de cevap verdik elbette. "Dikkat etsene, çarpsan ne olacaktı? Özür dileyeceğine üste çıkıyorsun." tarzı şeyler söyledik. Adam klasik bir öküzdü. Çemkirmeye devam etti. iş atışmaya döndü. Her neyse, büyük bir olay olmadan yolumuza dönüyorduk. O da biz de. Dönerken küfretti. "Haddini bil" falan dedim. Kavga etmeyi göze almamıştım orada. Belki de 'alamamıştım'. Çünkü yanımızda herhangi bir silah yoktu, karşıdaki **ç de tehlikeli biriydi. Üstelik onun mahallesindeydik. Plakasını aldık, dönerken ben de duyacağı bir şekilde küfrettim. Bir şey olmadı. Devam ettik. Sinirden elim ayağım titriyordu. Polisi arayacaktık aklımızca. Aramadık elbette. Düşünsenize... Arasanız ne olacak? Polis ne yapabilir buna? Polisin devreye girmesi için çarpması gerekirdi bana. Ya da olay olması gerekirdi. O gün karar verdim kendi adaletimi sağlamaya. Sokaklar tehlikeli. Kim insan, kim hayvan bilemezsiniz. Her türlü o****pu çocuğu dolu sokaklar. Benim yaşadığım sokakta da var üstelik. Tüm milletçe bir depresyon halindeyiz, en ufak olaylar ölümle, yaralanmalarla sonuçlanabiliyor. Şuna dikkat ediyorum; bugüne kadar hep kavgadan uzak duran taraftım. Ancak hiçbir şey kazanmadım. Hiçbir şey! Bu davranışım yüzünden ezildim, kolay lokma olduğumu düşündüler. Hayır, kavga etmeli insan. Direnmeli hakkını yiyenlere. Tabii şurası bir soru işareti: 'Herkes kendi doğrusunu sağlarsa, binlerce farklı doğru çatışmaya girer. Oysa tüm fertlerin ortak doğrular olan yasalar tarafından yargılanması gerekir. Herkes kendi doğrusuyla başkasını yargılarsa kaos ortamı oluşur.' Bunlar doğru. Peki bu yasalar ne derecede yargılayabiliyor halkı? 13 yaşındaki kızcağız aralarında okul müdürlerinin, polislerin olduğu 20'den fazla yaratık tarafından tecavüze uğruyor. Ve bu insan'cık'lar cezasız kalıyor. Buna benzer onlarca, binlerce olay. Hayır. Devlet 2 kişi arasında geçen bir olayı bilemez. Çok da kolay kandırılabilir. işte bu yüzden herkesin kendi adaletini sağlaması şarttır. Lakin bu adalet denen şey, başkalarının hayatına karışmak demek değildir. Çünkü çok insan tanıyorum, her mini etekliyi o***pu sanıp laf atan, kendini ondan üstün gören... Benim için kendi adaletini sağlamak şudur: bir **ç gelip hiçbir ilişkimiz yokken bana bulaşırsa, sataşırsa, hayatıma müdahale ederse ona saldırmak benim hakkımdır. Sözü geçen **ç, bir polis de olsa bu böyledir! Az önceki örnekte, mini etekli kız, adama biber gazı sıkma, sonra da hayalarına sıkı bir tekme atma hakkına sahiptir! işte bunun için de, Ülkemizde kişisel silahlanma şarttır. Çünkü devlet kavramı, yalnızca ütopik bir dünyada sağlayabilir adaletini...
kendisini veya ailesini koruması gerektiği anda suçlulardan müsade(beklemelerini) isteyerek avukatını arayacak olan ütopya vatandaşlarının anlamakta zorlandığı mantalitedir. (bkz: gerçek dünya)
içinde bulunduğu yüzyılda katili ya da tecavüzcüsüyle olay anında avukat tutarak mücadele edebileceğini sanan insanların nerde yaşadıkları ise ayrı bir merak konusudur.
insanoğlu, tabiat halinden devletli yaşama, cebir tekelini devlete devrederek geçmiştir. yani bireye ya da topluma karşı bir suç işlendiğinde, bireyler değil devlet organları/yargı erki bunun cezasını verecektir.
ancak gerek işlemeyen yargılama faaliyeti gerekse silah sanayinin dayatmalarıyla insanlar silah edinmeye başlamış/başlatılmıştır.
özgüveni olmayan adamın çeliğe sığındığı andır özeti.
silah çekenlerin değil, silah çekileceğini bile bile silahsız ama dimdik durabilenin hakkıdır delikanlılık.
yıl:2008
Ankarayı dehşete düşüren kar maskeli tecavüz çetesi yakalandı. Sanıklar son altı ay içerisinde 11 kadını sevgili ya da eşlerinin yanından kaçırıp tecavüz etti. http://www.radikal.com.tr...12.2008&CategoryID=77
Sürü psikolojisidir. Haklı gerekçeleri vardır. "Ya biri silah çekerse kendimi nasıl savunacağım?" sorusu gelir hep akla. Sen pis işlere bulaşmazsan yolda yürürken silahla burun buruna gelme olasılığın milyonda birdir. Bu da bu haklı gerekçeyi çürütür. Yani mazereti yoktur, pisliktir, korkaklıktır.
bu ülkede onlarca kadını kızı erkeğinin yanından zorla alarak tecavüz edip, yakalanıncada çok zevk alıyorduk diyen insan kisvesine bürünmüş hayvandan daha aşağılık şerefsizler varken birey nasıl silahlanmasın?
türkiye'de tek bir mantalitesi vardır o da magandalık. kardeşim %100 meşru müdafa durumunda bir insanı öldürsen bile bir buçuk sene hapis yattığın bir ülkedesin. 6 aydan fazla mahkumiyetler sicile işliyor ve hiçbir kamu kuruluşunda görev alamıyorsun. saygın özel şirketler istemez. e ne kendini korumasından bahsediyorsun ölsen daha iyi lan. makina kimya'dan alıyor bizim dangalaklar heveslenip silahları. eeee? napacak o silahı? polat alemdar değil ki ona buna sıksın. silah boş boş duruyor. bizim deli oğlan da la bi maç düğün falan olsa da sıksam 2 el verdiğimiz o kadar para boşa gitti düşüncesinde. siz o öküzlerin maçlarda düğünlerde çok sevindiği için mi geçip de sıkıyorlar sanıyorsunuz? söyleyim alakası yok alıyorlar silahı kullanacak yer bulamıyorlar. fırsat kolluyorlar ve fırsatını bulunca da magandalık yapıyorlar.