şu güzelim ülkede gördüğüm en enteresan olaylardan biridir bu. kuaföre giden kadın adeta arınır, nirvanaya ulaşır. filmlerde zaten; "uff canım çok sıkkın süheyla. bi kuaföre gitsem iyi olacak" tarzı diyaloglarla sık görülen bir şeydir bu. lakin sanmayın ki gerçek hayatta böyle değil. bilakis öyle.
hayatın monotonluğundan sıkılan, heyecan arayan, eşiyle/ sevgilisi ile kavga etmiş, iş yerinden memnun olmayan her kadın anında kuaföre damlar. niye? çünkü kadınlarımız arasında; "saç şekli değişince, insan inanılmaz rahatlıyor adeta kendini yeniliyor" diye bir efsane var. esasında tam anlamıyla bir ticari aldatmaca bui ilke kez 1873 yılının temmuz ayında californiada dillendilimiş bir şehir efsanesi. valla bak. sonra işte hollywood filmlerinde yukarıda örneğini verdiğimiz diyaloglar da duyulmaya başlanınca, ipin ucu kaçtı. kadın kuaförleri adeta terapi merkezlerine döndü. bayanlar zaten bilir ama erkekler sorsun bir bayan arkadaşlarına ne konuşuluyor oralarda diye, görecekler gerçeği. kuaföre terapist muamelesi yapılır mı hi. ya? ama yapılıyor işte. adam sanki psikologmuş gibi, dinliyor herkesin derdini. garibim ekmek parası peşinde olduğu için ses de çıkaramıyor tabii. yazık ona da.
bu tür amerikan kapitalizmi tandanslı yalanlara inanmayın sevgili hanımlar. yaln yahu hepsi! saç şekli değişince, psikolojide değişen hiçbir şey olmuyor. ayrılan sevgiliniz dönmüyor mesela, ya da patronunuz zam yapmıyor. boşa para harcamayınyahu! yazık kesenize.
külliyen yalandır.
evvela ''ay ne olmuş sana böyle hasta mısın, solgun musun oyoyoy o saçların hali ne '' diye bütün enerjiyi emdikten sonra göya terapiye başlarlar. saç yanar, göt kılı gibi kadayıf kadayıf olur, kesim isteyenin çük gibi kalır kafası. yani zaten bozuk moralle gidişmişse eve gelip bir güzel ağlanır. yolda araba ve dükkan camlarından uzak durulur. ben böyle terapinin amına koyim çok afedersiniz.
