laf sokmayı seven insandır. fazlası davranış bozukluğu olarak saptanmıştır. kişi içerisinde büyük bir güvensizlik yaşıyordur. hissettiği ezikliği birilerine saldırarak bastırıyordur. tehlikelidir. acınasıdır.
-yine ben miyim düşen hiç zamanımda yok ki
-yine ben kopup gelen bilmediğim şey yok ki
-yinede geldim dünyaaaaaaaaaaa
*aaaaaa kuzum kim söylüyo bu şarkıyı?
- mor ve ötesi
* ay bırak onlar söylesin!
-"sinir krizi"
Bir de bütün espri anlayışı laf sokmak ve kişiler üzerinden dalga geçmek olan insanlar vardır. Bunların özgüvenleri tamdır ve kendilerini komik zannederler.
ne yaptıkları anlaşılamayan, gerçekte arkadaş mı düşman mı olduğu belli olmayan kişilerdir. bu kişiler laf sokmanın yanısıra sürekli birbirinn sırlarını ve açıklarını meydana çıkarma gibi bir eğilmde gösterirler.*
sarhoşken poposunun resmini çekip, daha sonra kendisine başkasının fotoğrafıymış gibi göstermek vs. davranışlar böyle kişiler arasında yaygındır.
başkalarının yanında birbirlerini kollayan kendi aralarında ise birbirlerine laf sokarak güzel bir beyin jimnastiği yapma imkanı sağlayan güzide arkadaşlar olabilirler gayet.
bazen fazla samimiyetten dolayı yaşanabilen arkadaşlık halidir. misal; rukiyecan ile safiyecan gibi. rukiyecan biraz iricedir. ve hadise başlar;
rc: safiyecan, baksana bu üstüme yakışmış mı ?
sf: o göbekle zor bu iş,olmamış. yumurta gibi, ne o öyle?
rc: hadi benim göbeğim var, yüzüm güzel. senin suratına ne demeli?
sf: ne varmış suratımda?
rc: muşmula gibi.
sf: muşmula ne be? ya rukiye o değilde akşama gidiyo muyuz yeni açılan yere?
rc: aa tabi kız kaçar mı?
hepsi psikolojik vakadır bunların.
bir taraf başlatır,ee tabii diğer taraf alta kalmamak güdüsü taşır o da devam ettirir.
o lafları söyledikleri için rahatlarlar sanki omuzlarından büyük bir yük kalkmış gibi hissederler ve tüm bunlar yaşanırken gülerler yaptıklarına kahkaha ile,işin içinde iddaa da vardır.
-benim söylediğim daha güzeldi ben koydum sana oğlum gibilerinden.
ulan ne biçim bir espri anlayışı var bazılarının!! *
iki arkadaş arasındaki düzeyli ilişkidir. mısırözü yağı kadar hafif, galeta ununa batırılmış tavuk kadar doğal, çekirdek çitlemek kadar sürükleyicidir. alt edemediğiniz zamanlarda beden dili kullanmak mübahtır.
kazayla yanında, saygıdan bir soru sormuş bulunursun mesela;
- çay doldurayım mı abi?
* iyi olur ya. sağol.
(fırsat bilip devreye girer.)
+ canıım sen çay doldurmayı seviyosun herhalde. benimki açık olsun.
hırsla özel mözel ne varsa dökülür ortaya,
- o değil de senin bi kırmızı tayt vardı, hani paçaları dantelli.
onu giy de bigün bale yap bize.
(bozulmamaya çalışır.)
+ ah canım yeterki sen iste yapmam mı? seviyorum ben zaten baleyi. çay açık olsun.
(sokma ertelenir. ta ki yemekte karşılaşılana kadar)
- yuh!! o tabaklar o kadar doldurulur mu? ben de diyorum yan masadakiler niye sana bakıp gülüyo. eh uh eh..
+ hıhı komik gerçekten, o değil de yemekten sonra bi çay içelim diyorum.
- geç artık çayı mayı. ilişkimiz monotonlaşıyor farkındaysan. biraz daha yaratıcılık bekliyorum senden.
+ yaratıcam da kapasiten kaldırmaz diye, önce ezberleteyim, alıştırayım diyorum. canım benim çok üzülüyorum sana..
- şşş.. az masanın altına baksana bişey göstercem.
dostluklar vardır ki açık değildir. çok yakındırlar, her şeyden bahsederler ama her şeyi konuşmazlar. birbirlerine ne kadar değer verdiklerini biliyorlardır çok iyi.
biri ciddi bir yanlışa doğru yönelirken diğeri lafını sokar -ki genelde telefonda yapar bunu. gülmezler bu lafa pek. hiç söylenmemiş gibi havadan sudan muhabbete devam ederler.
sonra telefonlar kapanır. lafı yiyen iyice düşünür, yanlışını kavrar. lafı sokan da lafı yiyenin şu anda yanlışını kavramakta olduğunu düşünerek mutlu olur. iyidir iyi.