bunaldığında, sıkıldığında, daraldığında yapabileceğin eylemdir fakat bazen artık divaneliyini ne kendin ne de başkası kaldıracak duruma gelmişse yapacak tek eğlemdir.
biraz sonra kendimi dişari atacağim
biraz sonra kendimi dışarı atacağım,
öyle yalınayak,
öyle bir çift buğulu söz.
başı açık, saçları darmadağın,
kalbi paramparça, ruhu yangın yeri,
öyle divane,
öyle biçare.
şimdi,
penceremde yağmur.
odamda hüzün,
gözlerimde kan.
koro halinde söyleniyor ölüm türküm.
bestesi sen, güftesi sen,
dudağımda tek kelimesin sen.
biraz sonra kendimi dışarı atacağım.
bir veda mektubu bırakacağım.
dostlara, tanıdıklara, beni soranlara
eski sevdiklerime yada sevemediklerime
bir veda yazıcağım
o bildik sevecenliğimle
haytalığımla,
o kahkahamla.
biraz sonra kendimi dışarı atacağım.
karanlık sokaklara güneşimi çizeceğim,
isıtasın diye yanına sokulmak.
kaldırımlara dizlerini çizeceğim,
başımı dizlerine yaslayıp uyumak.
çayırlara çimenlere kokunu süreceğim,
seni kana – kana koklamak.
denizlere tadını katacağım,
seni susayınca doya – doya yudumlamak.
boğazı ince beline benzeteceğim,
sana sımsıkı sarılmak.
bütün kadınlara ismini vereceğim,
özleyince, kızınca ve yine özleyince seni çağırmak.
şehre seni seviyorum diyeceğim
sana seni seviyorum demek için
şehri sana benzeteceğim.
şimdi sen gittin ya,
ben hep gelişini anlatacağım
dostlara, tanıdıklara, seni soranlara
sahi sen gitmedin ki,
gitmiş olsan
ben hala nasıl
sıcaklığınla ısınıyor
dizlerinde uyuyor
seni kokluyor
sana sarılıyor
seni seviyor olacaktım ki
sen gitmedin.
of kanmıyor
kanamıyor
kandıramıyorum…
ne bu hüzünlü geceni
ne gözlerimden akan yaşları
ne de seni soran arkadaşları.
biraz sonra kendimi dışarı atacağım.
bağıra bağıra ağlayan bir çocuk
bütün lanetlere küfür eden bir isyankar
kedilere köpeklere yarenlik eden bir divane
kendini köprülerden boşluğa atan bir zavallı olacağım.