akşam üzeri eve doğru gidiyor idim. kulaklığım kulağımda tankurt manas şarkılarını tekrarlamaya, ezberlemeye çalışıyor idim. eve 15 dakikalık bir yürüme mesafem var idi.
arkadaşım ile karşılaştım. biraz sohbet muhabbet eder iken konular farklı yerlere gitmeye başladı ve kendimi arkadaşımın evinin önünde buldum. konuşmaya devam ediyor idik. evine davet etti beni. kabul ettim ve yukarı çıkıp oturduk.
sohbetimize devam eder iken arkadaşımın kız arkadaşları geldi eve. haberim yok idi. tanışıp kaynaştık. 2 erkek 6 kız idik. sohbet çok koyu idi, saatin nasıl ilerlediğini unutmuşum ve saate baktığım anda 03.00 olduğunu fark ettim. güzel eğlence var idi açıkçası.
eve gitmem gerekiyor dedim ve ayağa kalktığım anda kapı çaldı. hepimiz şaşırdık. ev sahibi olarak arkadaşım kapıyı açtı, ne olur ne olmaz diye bende yanında idim. kapıyı açtığımız anda dayım karşımda belirdi. kızları gördü ve...
"ulan ayak parmaklarına attırdığımın ibinesi, bu saat olmuş yeni mi kalkmak aklına geldi? grup mu yapıyonuz la siz?" diyerek kafamı kapıya vurarak dövmeye başladı...
bir daha arkadaşımın evine gidemedim, kızlar ile aynı ortamda olamadım...
öğleden sonra yemek molasına çıktığım saatlerde bir kız gelip masama oturdu bir anda. anlam verememiş idim. "sen kimsin?" diye sormak isterken konuşamadığımı fark ettim. aman allahım. ne oluyor?
kız ile yemek yemeye başladık anlamsız bir şekilde. fakat işin garip tarafı ağzımızı bıçak bile açmıyordu. kız bir anda kalkıp hesabı sen ödersin diyerek gitti. ardından baka kalmış idim. hesabı ödemek için kalkıp kasaya gittiğimde o kötü manzara ile karşılaştım.
dayım : ulan amın fışkırttığı. sen paranı karı kız ile mi yiyorsun!? diyerek başladı dövmeye.
o günden sonra öğle yemeklerine çıkamadım. iş yerine ekmek arası götürmeye başladım...
dayım aradı ve silivri de olduğunu söyledi. evden çıkıp yola koyulduk. misafirliğe silivri ye gidiyor idik. yolun yarısında trafikten yorulmaya başladım artık. anneannem kullanmayı bilmediği için yine de kullanmaya devam ettim.
bir ara bir baktım yolu kaybettim. abuk sabuk yollara girmeye başladım. hava karardı o sırada tabi. arabayı bir köşeye çekip telefonuma baktım. aman tanrım. çekmiyor idi. ne yapacağımı düşünüp durur iken bir baktım karşımdan birisi geliyor. adres sormak için bende ona doğru gittim. bir baktım dayım;
"ulan amın evladı, bir yolu bulamadın mı?" diyerek dövmeye, kafamı taş ile ezmeye başladı...
gece saat 01.50 suları canım sıkıldı. açtım korku filmi izlemeye başladım. can sıkıntım korkuya dönüştü. kafamı sikeyim..
paranormal activtiy serisi, dabbe vs. derken saat sabahın 7'si olmuş idi. yatmak için yatağıma geçeceğim sırada yerimden kalkamadığımı fark ettim. sesim bile çıkmıyor idi. "acaba ne oluyor lan?" diye düşünmeye başladığım sırada ensemde bir tokat hissettim. o tokat ile altıma sıçmam bir oldu..
dayım;
"bu saate kadar oturulur mu lan orospu evladı????" diyerek başladı beni dövmeye..
sabah işe gitmek için kalkmış, elimi yüzümü yıkamış ve işe gitmek için hazırlanıyor idim. hazırlanmam bittikten sonra kapıdan çıkıp yola koyuldum. bir anda telefonum çaldı. arayan patronum idi. patronum;
"aslanım bu gün işe gelme bende açmayacağım yat dinlen." demiş ve beni bayram havasına sokmuş idi. eve döndüm ve muhteşem boxer'ım ile yatağa uzanıp uludağ sözlük'de gezinmeye başladım.
bir anda aklıma kız arkadaşımı eve atma fikri geldi. aradım konuşmaya başladık ve ikna ettim. 30 dakika sonra geldi. oturduk sohbet muhabbet der iken konu cinlere geldi. ürkmeye başladım lakin kız arkadaşım hiç korkmadan rahat bir şekilde anlatıyor idi.
başından geçen olaylar ile kızdan tırsmaya başladım. ama belli etmemeye çalışıyor idim. aklımdan geçen sorular beni daha çok ürküttü.
"acaba içinde cin mi var? şimdi beni çarpar mı? boku yedik amk." gibi.
bir anda kapı açıldı ve ben altıma sıçtım. gelen dayım idi..
"ne oluyor burada?!" diyerek çıkıştı.
"ulan amına koduğumun oğlu işe gitmedin mi sen?" diyerek beni dövmeye başladı.
bir gün yolda ilerliyor idim. her şey olağan şekilde devam ediyor, evin yolunu tutmuş eve gidiyor idim. bir kız bana saati sordu ve ben de saati söyledim. sonra o kızla muhabbet etmeye başladığımı fark ettim. konu konuyu açar iken konu beni evine davet etmeye kadar geldi.
abazanlık... evime gider iken bu sefer kızın evine gitmeye başlamış idim. ama şüphelenmiyor değil idim. kızın evinin önüne geldik. eve çıktık. gördüğüm manzara karşısında donup kalmış idim...
dayım gözlerini üzerime dikip;
"ulan orospu çocuğu sapık mısın sen? milletin kızının evine git karı kıza atla diye mi büyüttüm ben seni?" diyerek başladı beni dövmeye..
bir gün işte işimi icra eder iken patron geldi. oturduk muhabbet, şamata gırgır derken saat çıkış saatini geçmiş idi. bayağı kaptırmışız kendimizi muhabbete. patronum;
"ooo, saat geç olmuş hadi gidelim artık." dedi ve toparlanıp ofisten çıktık. beni araba ile eve bırakmak istedi ve bende kabul ettim. tam evime yaklaşacak iken telefonumu unuttuğumu ve geri dönmem gerektiğini belirttim. arabadan indim. başladım ofisin yolunu tutmaya.
saat 02.00 suları idi. benim karanlık fobim var idi. lakin sevgili ve dayımın göt korkusu ile o telefonu ofisten almak zorunda idim. yani anlayacağınız karanlık fobisi yanlarında bok yemiş idi.
sonunda sağ salim ofise varabildim, telefonumu aldım ve eve gitmek için yola koyuldum. birden gökyüzüne bakma isteği doğdu içimde, gökyüzü bir anda kara bulutlar ile kaplanıp ay ışığını kapatmaya başladı. kendi kendime;
"aman allahım.. ne oluyor?" diye söylenmeye lakin göt korkusunu yenmeye çalıştığım için kendi kendimi kandırıp adımlarımı hızlandırmaya başladım.
bir önceki hikayemde belirttiğim gibi arkama ve etrafıma bakınma alışkanlığımı yine yerine getirmeye başladım. kararan göğe tekrar bakar iken, bir merdivenin altından geçtiğimi fark ettim. bunun uğursuzluk olduğu hurafeleri kulağıma daha önce gelmiş idi. aldırış etmeden yoluma devam ettim.
korkumu yenmek için gecenin o saatinde ıslık çalıp eğlenerek yürümeye devam ettim. ama ölüm marşı'nı çaldığımı fark ettiğim anda sustum. aman tanrım...
neşeli parçalar çalmaya başladım. tam o anda bir kara kedi geçti önümden ve götümdeki bokun iyice uca geldiğini hissettirdi bana. tekrardan endişe ile çevreme bakınıp yürümeye devam ettim.
saat iyice geçiyor ve ben ürkerek yoluma devam etmeye çalışıyor idim. bir köşeden iki adam çıkıp, benim peşisıram yürümeye başladılar. gece serin olduğu halde vücudumdan terler boşalmaya başladığını hissettim. soğuk terler akıyordu götümden resmen. bir sonraki köşede bir adam daha o iki adama katıldı.
diğer iki adama boğuk bir ses ile "saat kaç?!" diye sordu. en iri yarı olanı "02.40" dedi. yeni gelen adam "vakit kaybetmeyelim çabuk olalım!" dedi. arkamdan gelen bu kişilerin konuştuklarını duyunca adımlarımı hızlandırdım.
ayak seslerinden, arkadakilerin de hızlandığını anladım. korku ve adrenalin yüzünden titremeye başladığımı fark ettim. aralarına en son gelen üçüncü kişinin sesini tekrar duydum;
"hadi! biraz hızlanalım!" bu duyduğum cümle sonrasında çok yorgun olmama rağmen, onlar hızlandığı için bende hızlanmaya başladım. resmen bildiğiniz takip ediliyor idim. korkum iyice artmış ve bildiğiniz peşimde idiler.
yetişmek üzere idiler. ne yapacağımı kestiremeden aptal saptal yürümeye devam ederek nerede olduğumu bilmeyecek konumda idim. evi'mi geçtim mi? geçmedim mi? bunun bile farkında değil idim. artık sadece canımın derdine düşmüş idim.
arkadan tekrar bir ses duydum...
"yetişemeyeceğiz! koşalım!" bunları duyunca bende koşmaya başladım.. kan ter içinde kalmış ama durmuyor idim. mesafeyi biraz açmış idim lakin yorgunluktan bitmiş idim. daha hızlı koşmaya başladım.. fakat birden ayağım taşa takıldı ve düştüm.
yerde iken o üç kişinin geldiğini görünce dehşete kapıldım, bana doğru koşarak geliyorlar idi...
korku ile gelenlerin yüzlerinde insaftan eser olmadığını göremeyince, acı ama hafif bir çığlık attım. adamlar yanıma geldiğinde garipseyerek bana baktılar.. ve aynı boğuk sesi tekrar duydum;
"sarhoş galiba"
"boş ver onun ile oyalanacak vaktimiz yok. partiye geç kalıyoruz."
"sizce partideki kızlar nasıldır?"
üç adam partiyi tartışarak hızla yollarına devam ettiler. onlar gittiği an yarı şaşkın ve yarı sevinç ile ayağı kalktım. alnımdaki terleri sildim. sendeleyerek ara sokaklardan birine girdim. çünkü ana caddede birileri ile daha karşılaşmaktan korktum..
ay ışığı hififçe bulutların arasından sıyrılmaya başlamıştı, bu loş ışıkta evlerin gölgesine sığınarak yürümeye devam ettim. bir evin duvarına nerede ise sürtünerek geçer iken sert bir ses ile olduğum yerde kaldım;
"dur!"
sesin nereden geldiğini anlayamamıştım.. ve aynı ses;
"kaldır ellerini!" dedi. ve ben titreyerek kaldırdım ellerimi..
"ya paranı, ya canını!"
telaş ile ceplerimi aramaya başladım lakin cüzdanımı bir türlü bulamıyor idim. zaten cüzdan taşımadığımı çok sonra hatırladım.
"demek paranı vermeyeceksin ha!? öyle ise geber!"
iki el silah sesi duydum ve ayaklarımın bağının çözüldüğünü hissederek yere yığıldım. lakin aynı ses bir kahkaha attı ve bu ses bir çıt sesi ile kesildi;
"hanım televizyonda yine gangıster filmi varmış kapattım televizyonu."
yığıldığım yerden bir yaram olup olmadığını kontrol ederek kalktım, sapasağlamdım ve bir oh çekerek üzerimi çırpıp, yürümeye devam ettim...
henüz iki sokak geçmiş idim ki, dev bir köpek gölgesi gördüm. sallana sallana bana geliyor ve her an köşeyi dönüp karşıma çıkabilir idi. ne yapacağımı bilemeyerek olduğum yerde kas katı kaldım. sağıma soluma baktığımda kaçacak bir yerim olmadığını anladığım zaman, yere oturdum ve çaresizce bekledim..
o an köpek köşeyi döndü ve karşıma geldi.. birden şaşkın bir ifade ile köpeğe baktım. bu gölgesi kocaman olan köpek meğer sadece ufak bir yavru imiş. derin bir oh çekerek yerden kalktım ve yavru köpeğe ufak bir tekme savurdum havlayarak gitti. köpeğin kaçtığı köşeden annesi olduğunu anladığım iri yarı bir köpek çıkarak beni kovalamaya başladı. bir süre kovaladıktan sonra peşimi bırakıp yavrusunun yanına gitti. nasıl bir göt korkusu ile koştu isem köpek bana yetişemedi. lakin ben koşmaya tam sürat devam ediyor idim. yorulana kadar koşmuş idim. sonra kendi kendime;
"ulan at yarrağı köpek gitti ne koşuyorsun? otur şurada soluklan ve eve git artık sabah işe gideceksin, bunun daha dayıya hesap verme kısmı da var.. hadi amk!" dedim.
bu kez de ara sokakların karanlığından ürktüm. fobim yine nüksetmişti. hemen ana caddeye yöneldim ve evin yolunu tutmaya başladım. tam bir polisin yanından geçiyor idim ki, ileride sokak lambasının altında dikilen bir kız ve ona saldıran bir adam gördüm. lakin polis hiçbir işlem yapmadan yanlarından geçiyor idi.
"ulan canımız bunlara emanet" diyerek ve şaşkınlık içinde olaya bakıyor idim ki, kız adamın elinden kurtulup çantasından bir glock marka silah çıkardı. iri yarı adam tekrar kızın üstüne atılarak kızın silah tutan elini bileğinden yakaladı. kuvvetli bir iki silkeleme ile kızın elindeki silahı fırlattı. silah polis ile benim arama düştü. korkudan kısılmış bir ses ile polise;
"yardım etsenize..." diye seslendim. polis;
"yardıma gerek yok! o adam kızı tek başına da öldürebilir!" dedi.
duyduklarım karşısında kanım donmuş idi şerefsizim... polis daha sonra öyle pervasızca yanlarından yürüyüp gitti. şimdi ne yapacaktım? yardım mı etmeli idim? yoksa kafamı çevirip yoluma devam mı etmeli idim? çok kararsızdım ve korkudan altıma sıçmak üzere idim...
o anda kız saldırganın bir tokadı ile yere yuvarlandı. saldırgan yerdeki kızın üzerine gider iken belinden bir bıçak çıkardı. ama allah allah o da ne? mübarek sanki bir keser sapı idi. onları şaşkınlık ile seyreder iken, birden kızın çığlıkları ile kendime geldim. sonra ayaklarımın dibine düşmüş olan glock marka silahı yerden alıp kızı öldürmek üzere olan adama çevirip tetiğe bastım. bunu nasıl yaptığımı anlamadım lakin yaptım.
saldırgan hiçbir şey olmamış gibi ayakta duruyor ve şaşkın bir ifade ile bana bakıyor idi. bir el daha ateş ettim. sonra bir daha, bir daha.. kurşun bitmiş lakin saldırgana bir şey olmamış idi. üstelik elindeki keser sapı görünümlü bıçak ile üzerime geliyor idi. yerdeki kız ise oturmuş ve rahat bir ifade ile bizi izliyor idi. eli bıçaklı adam karşıma gelince kanlı dişlerini göstererek bağırmaya başladı, ne söylediği anlaşılmıyor idi ama öfkesi gözlerinden okunuyor idi.
vampirlere inanmam ama, karşımdaki adamın dişlerini görünce dizlerim tutmadı ve olduğum yere yığıldım. saldırgan uzanarak elimdeki silahı aldı, ağzından kanlı dişleri çıkardıktan sonra bu kez anlaşılır bir ses ile bağırdı;
"sen ne yaptığını sanıyorsun ulan orospu çocuğu! şurada bir film çekemeyecek miyiz? birde üstüne tüm kuru mermilerin amına koymuşsun!"
filmi çeken diğer adamlar da köşeyi dönüp gelmiş ve bana bağırmaya başlamışlar idi. ayağa kalktım üstümü çırptım ve arkamı döndüm. silah sesini duyup gelen az önceki polisin bıyık altından gülerek bana baktığını gördüm.
orada olan diyaloglara aldırış etmeden yoluma devam etmeye koyuldum. arkamdan bağırışmalarını hala duyuyor idim.
başka bir caddeye döndüm. ve eve yaklaştığımı fark ettim. içimden "oh be sonunda" diyerek sokağa girdim. bir de baktım ki dayım merdivenlerin başında mahmut hoca edası ile beni bekliyor idi. zaten ne çekti isem ya fobilerimden ya dayımdan çekmişimdir.
güzel ve nezih bir şekilde merdivenleri çıkarak eve girdik. hiçbir şey söylememişti dayım.. hayretler içerisinde kaldım..
tam o sırada;
"bu saat olmuş ve sen eve yeni geliyorsun. neredeydin ulan orospunun çocuğu?" diyerek vurmaya başladı. bu sefer yediğim dayak bambaşka idi...
o günden sonra evden çıkamadım, işe gidemedim.. tamamen bir asosyal oldum. sözlükte entry kasarak (bkz: oytunkaran) olmak yolunda ilerliyorum..
arkadaşlar ile cin çağıralım diye bazı muhabbetlere girmeye başladık. konu tamamen sapıp karı kıza geldi. nasıl geldi bilmiyorum ama geldi. pornografik siteler, çıplak kadın resimleri havada uçuşmaya başladı. neyse sonunda tekrar cin muhabbetlerine bağlamayı başardık zorda olsa.
harfli ve rakamlı kağıtlar hazırlandı, masanın etrafına dizildi, ortaya fincan koyuldu ve başlandı cin çağırılmaya.
"ey cin geldi isen evet yaz!"
"ey cin geldi isen evet yaz!"
bir kaç kez tekrarlanması sonucu fincanda hiç bir hareket olmadı. lakin işin garip tarafı salondan sesler gelmeye başladı. anlam veremedik ama altımıza sıçtık sıçacağız.
birden odanın kapısı açıldı ve dayım içeri girdi.
"ulan ibnenin çocukları, ne rahatsız ediyorsunuz cinleri!" diyerek arkadaşlarımı evine gönderip beni dövmeye başladı..
gecenin bir yarısı kapı çaldı. irkildim. koltuktan kalkarak kapıya yönelip delikten baktım. ışık açık lakin bir şey görünmüyor idi.
tırsmadım değil doğrusu. seslendiğim zaman seste vermedi. tamamen işkillendim. ayakkabılıkta bulunan demir ayakkabı çekeceğini elime alıp bir kaç kere daha seslenmeye başladım.
baktım olacak gibi değil. dayımı uyandırdım ve kapıya gelmesini söyledim. dayım her zaman ki gibi;
"yine ne oldu yahu? sikeceğim yapacağın işi amına koyduğumun çocuğu ne ne ne!" diye söylenerek kalktı. kapıya geldi. tam kapıyı açacak iken eline verdim. demir ayakkabı çekeceğini.
kapıyı açması ile sağa sola sallaması bir oldu. "dınk" diye bir ses geldi ve gördüğüm manzara ile şoka girdim. komşunun küçük çocuğu imiş kapıyı çalan. çocukla uğraşmaya başladık ailesine haber verdik. çocuk kanlar içinde yerde yatar iken o ürkütücü manzara ile göz göze geldim. dayım bana bakıyor idi. ve..;
"senin ben ağzına sıçayım soktuğumun evladı." diyerek dövmeye başladı..
gece arkadaşlar ile beraber bir şeyler içmeye gittik. eve döner iken ben yarı yolda inip yürüyerek gitme kararı aldım. anlamsız bir karar idi. ama bunu yapmayı kafaya koymuş ve yapıyor idim.
yürürken hep arkama bakarım. isterseniz şüphecilik diyin ama alışkanlık olarak tanımlıyorum. neyse;
arkama baktığımda kendi halinde biri olarak düşündüğüm bir insan gördüm. keşke düşünmeseydim. hızlı hızlı adımlar atmaya başladım, o da atmaya başladı.
aman allahım ne oluyor diyerek koşmaya başladım. evin yolunu kaybettim resmen. bir anda arkamda bir el hissettim. tamamdır bu sefer kesin boku yedin diyerek döndüm.
bir baktım dayım....
"ulan piçin evladı, ben sana bu saatte içmeye gitme adam gibi evinde dur demedim mi?"
yine yedim dayağımı.. bir daha gidemedim bir yere. asosyalim..
gece saat 3 suları, balkonda sigara içerken sokağı izlemeye koyuldum. uzaktan ufak boylu, başında kuka olan birini gördüm ve dikkatimi çekti izlemeye başladım.
yaklaştıkça insan olmadığı kanaatine kapıldım. ürktüm, neredeyse altıma sıçacak dereceye geldim. biraz zaman geçtikten sonra gidemediğimi, izlemeyi bırakamadığım hissine kapıldım.
o varlık yaklaştıkça sesler gelmeye başladı. aman allahım buda ne idi?
sesler sanki bir çığlık gibi ama bir şeyler söylüyor gibi idi. kendi kendime;
"umut oğlum harbiden sıçtın, bu senin ananı beller!" dedim.
bir an için tövbe bismillah demem ile o varlığın bana dönmesi bir oldu. sadece donup kaldım. hiç bir şey yapamadım. 15 dakika boyunca ben onu, o beni izler iken uzaklaşmaya başladı. gözden kaybolduğu anda ise arkamda anneannemi gördüm. korkudan yumruk attım, ve bildiğiniz altıma işedim.
dayım kalktı seslere, anneannemi yerde görünce;
"amına koduğumun oğlu" diyerek başladı beni dövmeye. bir daha cama çıkamadım..