birahane longa

entry1 galeri0
    1.
  1. ahmet oktay'a ait bir şiir. şiirin tamamını paylaşmazdan evvel özellikle içinde bulunduğumuz şu sürece ışık(!) tutan satırları paylaşmak icap ediyor;

    "...Ah hükmü verildi herkesin
    söz daha ne kadar yenilecek tarihe
    normalleştirilmiş bir cinnetin gözlerine takındık
    bu üzünçlerin "mavi çek"i kimde
    "ak kart"ı kimde bu işsizliklerin
    ne banker ne üstübeç silebiliyor yazıyı
    yaşıyor acılar

    Bayım
    boğazlıyor bahçeleri inşaatçı deyyuslar..."

    Ve şiirin tamamı;

    Cızırdıyor gramofon yüreğim
    "her işlik bir mezbahadır
    zaman da kemik sesleri çıkarır"
    diyen adı çaprazlanmış
    ve sımsıkı dosyalanmış birinin
    ve körelmiş bir parkın anısıyla;
    nice tarih yazıldı kuytularında
    tüze'nin ve aktöre' nin ırzına geçtiği tarihler;
    orda sunuldu cumhura
    bileklerinden Dolapdere'nin karasını ve Gülhane'nin
    irinli günlerini etin yırtılış acısıyla geliyor her güz
    ve akşam söyleşilerini akıtan bir Şorola heykeli
    ve teybin hala ilenen "Orhan ağbi" sinin sesiyle otelin
    gölgeliğine gömülen
    beton alüminyum ve cam gölgeliğe
    gömülen mevsimlik bir Erzurumlu'nun geçmişin tepilmiş
    patikaları ve ekşimiş han odalarıyla inildeyen son fotografisi;
    orda enselendi" yarınlarımız"
    marlboro ve kızlık sunarken
    cumhura

    Bayım açık bırakılmış bir musluk
    var da sanki şuramda
    akıp geçti Dicle'nin çıbanlı ikindileri, taş yapıların hala
    üstünden sızan yalnızlık nemi
    Bir gömütlük anısıyla seyrettim Öğretmenler Odası'nın
    penceresinden
    bir eğe sesiyle yağan karı
    gelip gitti ağır gurbet kokusuyla tabutlar
    şu kırık tozlu aynada da
    göz göze geldiğim şimdi
    parçalanmış bir suret
    ben toz edildim genelgelerle
    her salgından bir parça bulaştı üstüme, kıl
    çadırların önünde dövülen ağlayıcıların
    haykırışlarıyla yırtıldım

    felç geldi dilime
    yıllarca bir mektup bile yazmadım,her zaman da öğrenemiyor insan söylendiği gibi ah kızaran
    yaprakların gürültüsüyle fırladım bir öğle sonu içimde titreyip duran bir akrep
    camsız bir penceresin sen diye haykırdım karıma
    ve orda akıp gitti anlatacaklarımın sözcükleri
    ve anlatacak bir şey yoksa eğer
    katilini de ardında gezdiriyor yürek
    her beden gibi
    bu tezgah-ı siper' in ardında şimdi
    yitip gittiğim insan cangılının
    karanlık göz çukurlarından başım dönerek
    duydunuz mu bilmem Bedevi Çardak Zindanı!nı
    çok eskilere dayanıyor körleşmenin tarihi ve hiç
    geçmiyor mu zaman?
    orda çalışırdı en ünlü mil çekme ustaları
    gerek yok bakmaya, baksan da ön yüzü
    görüyoruz zaten-kıpırtılarla deviniyorum
    artık, sesle
    yeni bir satırbaşıdır her ses
    işte kırılan bir bardak sesi
    Ben de sıçrıyorum uyuduğum banktan ilk
    tramvayların gürültüsüyle
    salepçinin önünde kuyruk olmuş gece esnafı
    doktor Fikret bana bakıyor o sıra evinden kaçmış
    ama hangi zamanda
    alnında kapkara bir şiir başlığı
    adıyor daha önceki bir zamanda Şizofreni adlı kitabını;
    "Bu monografi şizofreni dünyasında yaşayanlara ithaf
    edilmiştir", sayfayı çevirince de
    okuduklarım şunlar
    ama hangi zamanda;
    "şizofreniğin başka kimselerden farkı hayat
    olaylarına yabancı kalışıdır. Yabancı ve yalnız
    olduğunu farkeden şizofrenik mümkün olduğu kadar
    başkalarından uzak kalarak kendi aleminde

    kadının sesi
    ey Zaman
    ilerledikçe berinin gömütlüğüne varıyorsun
    yumuşayıp da yaprak sürdüğünde incir dalı
    yazdır;
    şezlonga uzanmış kestiriyorsun dutun
    gölgeliğinde baba,
    hücrelerin kemirilmiyor henüz, bombalanmış
    kahveleri görmedin,
    düşlerine girmedi işkence edilmiş hiç bir ceset
    fesleğen saksısına uzanırken yaşamdan
    öç almanın mantığıyla taşıllaşıp kalkmadı elin
    Ah hükmü verildi herkesin
    söz daha ne kadar yenilecek tarihe
    normalleştirilmiş bir cinnetin gözlerine takındık
    bu üzünçlerin" mavi çek " i kimde
    " ak kart " ı kimde bu işsizliklerin
    ne banker ne üstübeç silebiliyor yazıyı
    yaşıyor acılar

    Bayım
    boğazlıyor bahçeleri inşaatçı deyyuslar
    bir ayin sesi var her yerde
    bu bize kalan
    leyleklerin düzüldüğü bir yurtluk;Körlüğün
    göz çukuru kendi içine doğru kanayan
    ey bize hiç bir şey sormayan
    sür bu gülü sür içimden
    koşturmaya çalışan bu tek bacaklı mevsimi kanırt
    umudu terk eden kurtulacaktır
    ancak zamanıyla bakışan kurtulacaktır
    konuşmayı yeniden bulan kurtulacaktır

    Kullanılmış Sözlük
    yumrukluyor benim de gırtlağımı
    hırıltılıyorum plastik bir göğün altında
    "Ey kardeşim Yonatan sesin için acılıyım" a bir bira
    zehirlenmiş güvercinler için bir bira
    Kavak'taki beş para etmez sessizlik rakımı içerken

    hangi zamanda bir stadyum kalabalığıyla
    gülümsemiştim oğul
    ovulan ve üzüncü gitmek bilmeyen evler için
    Yasın da gizli bir dili var
    çoğaltılıyor
    iskelelerde bile
    tıkış tıkış trenlerde bile
    televizyonlarda bile
    göz göze gelirken Ceyarla
    içi emaye gırtlağım
    ünlüyor son bir kıvranışla;
    öldürüldüm
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük