bir şiir

entry112 galeri1
    112.
  1. https://voca.ro/13pFJDxSpZ7R

    Dünyayı çocuklara verelim.
    N.hikmet.
    Seslendiren: zeytinyagli dolma kalem.
    6 ...
  2. 111.
  3. Ağzının bir kıvrımından cesaret bularak
    ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım
    kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar
    kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak
    onların yardımıyla dünyamıza acıdım.Dünya. Çıplak omuzlar üzerinde duran.
    Herkes alışkın dölyatağı bersalarla ağulanmış bir dünyaya
    Benimse dar
    çünkü dargın havsalamın
    gücü yok bazı şeyleri taşımaya.
    Önce kalbim lanete çarpa çarpa gümrah
    sonra kalbim gümrah ırmakları tanımaktan kaygulu
    sakın Styks sularının heyulası sanmayın
    er gövdesinde dolaşan bulutun simyası bu,
    biraz üzgün ve Ömer öfkesinde biraz
    öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz
    ne kireç badanalı evlerde doğmuş olmak
    ne ellerin hırsla yaban tutuşu
    ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahır
    dev iştihasıyla bende kabaran aşkı
    yetmez karşılamaya.
    insanlar
    hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır
    o ferah ve delişmen birçok alınlarda
    betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır
    çelik teller ve baruttan çatılınca iskeletim
    şakaklarıma dayanınca güneş
    can çekişen bir sansar edasıyla
    uğultudan farkedilmez olunca konuştuğum
    kadınların sahiden doğurduğuna
    toprağın da sürüldüğüne inanmıyorum
    nicedir kavrayamam haller içinde halim
    demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm
    bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü
    su içtiğim tas bana merhaba dedi, duydum
    duydum yağmurların gövdemden ağdığını.Sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden
    aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan
    sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
    bir harfin başlattığı yangın ile söndür
    beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
    öyle mahzun
    ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın.

    ismet özel,

    Günaydın..
    3 ...
  4. 110.
  5. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1839261/+

    Sonra üstünü örttüm,
    Yanlız kalması lazımdı,
    Sadece kendini bulmalıydı,
    Oysa ki kaçak birisi o,
    Benim hep bir adım önümde.
    1 ...
  6. 109.
  7. ağzının bir kıvrımından cesaret bularak
    ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım
    kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar
    kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak
    onların yardımıyla dünyamıza acıdım.

    dünya. çıplak omuzlar üzerinde duran.
    herkes alışkın dölyatağı bersalarla ağulanmış bir dünyaya
    benimse dar çünkü dargın havsalamın gücü yok bazı şeyleri taşımaya.
    önce kalbim lanete çarpa çarpa gümrah
    sonra kalbim gümrah ırmakları tanımaktan kaygulu
    sakın styks sularının heyulası sanmayın
    er gövdesinde dolaşan bulutun simyası bu,
    biraz üzgün ve ömer öfkesinde biraz
    öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz
    ne kireç badanalı evlerde doğmuş olmak
    ne ellerin hırsla yaban tutuşu
    ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahır
    dev iştihasıyla bende kabaran aşkı yetmez karşılamaya.
    insanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır
    o ferah ve delişmen birçok alınlarda
    betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır
    çelik teller ve baruttan çatılınca iskeletim
    şakaklarıma dayanınca güneş
    can çekişen bir sansar edasıyla
    uğultudan fark edilmez olunca konuştuğum
    kadınların sahiden doğurduğuna
    toprağın da sürüldüğüne inanmıyorum
    nicedir kavrayamam haller içinde halim
    demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm
    bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü
    su içtiğim tas bana merhaba dedi, duydum
    duydum yağmurların gövdemden ağdığını.

    sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden
    aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan
    sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
    bir harfin başlattığı yangın ile söndür
    beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
    öyle mahzun
    ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın.
    5 ...
  8. 108.
  9. ayakta bira içebilir
    ve bir şiir nereden baksan şairini seçebilir!

    demiş üstad.

    bir şiir seni anlatabilir, ağlatabilir.
    1 ...
  10. 107.
  11. Anahtar

    Konuşmak susmanın kokusudur.
    Ya sus git, ya konuş gel, ortalarda kalma.
    Yalan korkaklığın tortusudur.
    Dürüst kaba ol, eğreti saygılı olma.

    Özdemir Asaf
    0 ...
  12. 106.
  13. ... Kimi gün öylesine yalnızdım
    Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
    Annem
    Ki beyaz bir kadındır.
    Ölüsünü şiirle yıkadım.
    Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
    Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
    Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
    Acının ortasında acısız olmayı,
    Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
    Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
    Aşk diyorsunuz ya,
    işte orda durun bayım
    Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
    Kendimin ucunda
    Öyle ıslak,
    Öyle kötü kokan,
    Yırtık ve perişan.

    Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
    Aşkı aşk bilir yalnız!
    1 ...
  14. 105.
  15. ''bir şiir bazen ayakta bira içebilir,
    bir şiir..
    nereden baksan şairini seçebilir''

    şeklinde devam eden Ece Ayhan'ın ''galata kanosu'' şiirini
    aklıma getiren başlık..
    0 ...
  16. 104.
  17. aldırmadan yürüdüğün yolların kaçışı,

    hatalarının bilinen en büyük yoldaşı,

    insafsız sesler şimdi hasretinden çıkışı,

    bulunmayan arzunun yüreği dağlayışı,

    oysa renksiz ve beklenmedik bir yaşam gibi ,
    küçük şeylerdi zihinlerde soyledikleri,

    ne ilk ne de son bu girişlerin sessizliğe,

    vakit tamam şimdilerde yollar çok yakınken,

    ne ilk ne de son bu küsüşlerin kaderine,

    başkası yok şimdilerde kalpler çok tuzakken..

    tanım: bir şiir anlamsız anlamlardan..
    16 ...
  18. 103.
  19. “iç acılarıyla ördüğüm hırkanın söküldü kolları
    Ve üç satırlık hikayem kaldı yarı
    Bahçe şenliğine veda etmiş kuşlar gibi sessiz
    Bakmak ne acı günlere kederli ve hevessiz
    Ne denizin balığında, ne dağın kuşunda hevesim
    Yarı kalmış bir türkü peşinde kısıldı sesim.”
    (bkz: Abbas Sayar)
    5 ...
  20. 102.
  21. Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden.,
    Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter.
    Hiç kimse aramasa sormasa beni
    Sen gelsen yeter..

    Huzur ellerinin güzelliğidir.
    Gözlerin karşımda mutluluk denizi.
    Her sabah soframızda ekmeğimizi
    Sen bölsen yeter..

    Yüreğim seninle yaylalar kadar serin
    Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam
    Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam
    Sen dolsan yeter..

    Bende çaresizlik sonsuz kördüğüm.
    Bende sabır sende naz..
    Gündüzünden vazgeçtim düşümde biraz
    Bir yüz görümlüğü sen olsan yeter..

    Duymasa da hiç kimse şâir gönlümün,
    Sende karar kıldığını…
    Ve içimin şerha şerha yarıldığını,
    Sen bilsen yeter..

    Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi..
    Çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek..
    Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek,
    Eğilsen yeter…
    3 ...
  22. 101.
  23. Özenle boyadım ipliğini sevginin,
    Gidip de bulamamanın incinmiş rengine.
    Sisi gümüş bir rüzgârla tepelerden eğirdim,
    Dokudum yalnızlığın bu serin kumaşını,
    Sesime ayrılıklardan bir gömlek diktim.
    Ölümü tastamam ezberledim de geldim,
    Dilimde bu buruk türkü tadıyla
    Bilmem ki buradan nereye giderim.

    Sonunda kendime bir top yangın edindim,
    Soluğumla besledim dudağımın ucunda.
    Ömrümün külüydü savrulan hep ardımda,
    Örterek yavaş yavaş bıraktığım izleri
    Yanmış bir günün sürüklenen kanatlarıyla.
    Koştum, durmadan koştum o küçük yangınımla,
    Adımın çaresiz kıyılarında kendi göğümü bulmaya.

    (bkz: Metin Altıok)
    4 ...
  24. 100.
  25. Anladım ki susmak bir cüsse işi
    Derin denizlerin işi…
    Serin sular en hafif rüzgârları bile coşturabiliyor
    Derin denizleri ise ancak derin sevdalar…
    Derin denizlerin sükutu büyüler beni
    içimi bir heybet hissi kaplar
    Benliğimi hasret duyguları istila eder
    Kalbim ürperlerle dolar
    Dalgalı denizler, durgun mavi denizler kadar heybetli gelmez bana
    Göklerin suskunlugu da öyle
    Gök gürlemeleri, mavi derinliklerin heybetini siler diye düşünmüşümdür hep
    Sükut her zaman daha manalı, daha derindir
    Kalbe sözden çok sükuttan manalar akar
    insan evrendeki sükutu anlayabilseydi, kim bilir belki de söz olmayacaktı
    insanlar sükutun dilinden anlayacak, derin ve manalı bakışlarla konusacaklardı
    Ve ses, sükutun heybetini bozamayacaktı
    Konuştuğum zamanlar hep acze düşmüşümdür de ondan kelama sarılmışımdır
    Evrendeki her varlıkta sükutu bir süs, bir hikmet olarak algılamışımdır
    Sözü ise ancak bir zaruret
    Hep derin denizler kadar heybetli bir sükut dinledim ondan
    Sanki durgun ve derin bir ummanın kıyısına varmıştım
    Derinliklerinde gönül ve hikmet incilerinin gülümsediği bir deniz bulmuştum
    Hayatın hiç bir kasırgası, hadiselerin hiç bir fırtınası onu dalgalandıramıyordu
    O denize imrendiğim an, gözlerim şu mısralara takılmıştı:
    Gittim, gittim, denizin sınır yerine vardım
    Halin bana da geçsin! diye ona yalvardım
    Bir çılgın vesvesede içim didiklense de,
    Olaydım o cüssede, O’nun gibi susardım
    Gercekten de öyle olmustu Sonsuza götüren bir denizin kıyısına varmıştım
    O zaman anladım ki, susmak bir cüsse işi Derin denizlerin işi
    Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor
    Derin denizleri ise ancak derin sevdalar
    Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her sey susuyor
    Anladım ki susan her şey derin ve heybetli…

    (bkz: Şems-i Tebrizi)
    2 ...
  26. 99.
  27. Hayat susmayı öğretiyor insana,
    Konuştukça!
    Sevmeyi öğretiyor hayat ,
    Nefret ettikçe!
    okumayı söktüğün gibi,
    Yazdıkça!
    ölmeyi öğretiyor hayat insana,
    Yaşadıkça. ..!!!
    5 ...
  28. 98.
  29. Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
    Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
    Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
    Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
    Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
    Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
    Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
    Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
    Sanki hiç olmamıştı

    Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
    Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
    istanbullar
    Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
    dünyaların
    Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
    Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
    Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
    Çünkü iki kişiydik

    Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
    Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
    Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
    iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
    Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
    Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
    Sonrası iyilik güzellik.

    (bkz: cemal süreya)
    0 ...
  30. 97.
  31. Anılar defterinde gül yaprağı
    Gibi unutuldum kurudum
    Başıma düşmüş sevda ağı
    Bir başıma tenhalarda kahroldum
    Sen kimbilir, rüzgârlı eteklerinle
    Kimbilir hangi iklimdesin, ben
    Sensiz bu sessizlikle
    Deli gibiyim sensiz
    Bu sessizlikle

    Ayrılıkla başım belada
    Gözlerini çevir gözlerime
    Yoksa sensiz bu sessizlikle
    Deliler gibiyim
    Sensiz bu sessizlikle.

    (bkz: Cahit Zarifoğlu)
    3 ...
  32. 96.
  33. küçük anne

    Küçük anne, kelepir kız,
    Bir şey söyle bana,
    bana bir laf et ki binlerce,
    Onbinlerce görüntü anlatamasın. /
    Genceli Nizami'nin dediği gibi
    Taşı onunla yıkasalar
    Üzerinde akik biter,
    Bakışların ki.../
    ikinci bir parıltı var senin bakışlarında
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
    2 ...
  34. 95.
  35. Eksileyin kardeşim eksileyin,
    Allah sizi eksilerle karşılaştırmasın. Amin.

    Duygusuzlar.
    5 ...
  36. 94.
  37. Sus biraz daha sus,
    Çünkü duymuyorlar seni.
    Konuşsanda nafile sussanda,
    Boşver! Sen yinede sus.
    Karamsarlık içinde, bir başıboşluk,
    Bir heyezan, derin bir boşluk,
    Belkide yaşamak, sadece bir sarhoşluk.!
    Boşver!
    Sen dahada sus gönlüm,
    Yinede sus!
    Belki sonu gelir,
    şu çaresiz ömrün.
    iyiden iyiye sus.!!!
    8 ...
  38. 93.
  39. "Bir sabah,
    Hiç Ummadığın bir sabah,
    Kapını çalacağım...
    Kucağımda,
    Binlerce güneşle."

    Ali Yüce
    1 ...
  40. 92.
  41. SEN GiT!!!
    bir izahı yok,
    camıma bir sevgili gövdesi gibi çarpıp duran bu küstah yağmurunun.
    hastalıklı bir bünyeden kapmışsın aşkı,mütemadiyen.
    ellerin fazla titrek
    gözlerinde delik deşik edilmiş bir hüznün kurumuş
    kan tozları .
    ve soluğun darmadağınık " seni seviyorum" bile derken
    sahte bir masumiyet katmış yalnızlık,lanetli yüzüne
    ve gün gelirde saklamaya gerek duyarsan lanetini,
    telaşlı bir tenha var yüreğimin çıkmaz bir sokağında.
    gözyaşlarınla ıslat,
    ayakkabılarınla çamurlansın,
    pervasızca savur o siyah kabanını ama...
    ama ne olursun
    parmakizin olmasın melankolik kaldırımlarımda
    anne karnında
    okyanus metinleri bile okuyabilen bir bebek kadar
    zekiyken sen
    zehir zemberek bir cehaleti ezberletmiş bu hastalık yüreğine.
    o yüzden bu imla ve mana hataları
    dilinde bana olan sevda cümlelerinde...
    gözün aydın aşk!..
    iyi halt ettin!..
    sevgilinin karanlığının kanı bulaştı gözlerime
    gözlerimi nereye çevirsem,Tanrı orada şimdi...
    sır saklamakta ne kadar da acizmişsin!!!
    aşk koca bir yalan sevgili
    kılıfını, bir çocuğun ağızdolusu gülüşünde diktirebilen.
    aşk, Garnı da ninemin evinden mezarlığa giden yolda,
    korkak gözyaşlarımın toprak ile imtihanı...
    yutkunamadığım aslında,
    dualar ile sarılmış bir baba lokması
    sen yaraladın
    ve yine sendin başucumda salya sümük bir ağıt ile sevdanın inkarı.
    yaramdan öpme sevgili
    acının terlettigi ellerimi tutma!
    çoktan çürümüş o hüznünü çek yüreğimden.
    çünkü
    bir annenin dudaklarıdır yanlız, ilac
    ve bir babanın öğüdünde -elinin tersine bağımlı- ...
    sen git!..
    mütemadiyen ben ruhumu kanıma biraz daha düşüreceğim
    hipokratın ayaklarına dolanır artık bu yaranın tedavisi
    korkarım
    ben her öldüğümde sana benzeyeceğim.......................
    FIRAT DUrSUN
    (firat-ül lügat)
    2 ...
  42. 91.
  43. UNUTMA Ki
    Sen uykusuzluk nedir bilir misin
    Tırnaklarınla yastığını parçaladın mı
    Gözlerini tavana dikip
    Düşündüğün oldu mu bütün gece
    Ve bütün bir gün
    Belki gelir ümidiyle bekledin mi hiç
    Gelmeyince
    Seni aramayınca
    Ölesiye ağladın mı
    Sonra çekilip en koyusuna yalnızlıkların
    Ona ait ne varsa
    Bir bir hatırladın mı

    Sen günden güne erimeyi bilir misin
    Dev bir ağacın vakarı içinde ölmeyi
    Bir teselli aramayı
    Issız parklarda, tenha sokaklarda
    Ve bütün bir şehir uyurken uzaklarda
    Deli divane yollara düşüp
    Yaşlanmış bir köpek gibi
    Eskimiş bir gömlek gibi
    Atılmışlığını hissettiğin oldu mu
    Sevmekten
    Günler geceler boyunca yürümekten
    Elin ayağın yoruldu mu

    Sen yalnızlığın acısını bilir misin
    Unutulmak bir hançer gibi saplandı mı sırtına
    içinde kıskançlığın zehirli çiçekleri açtı mı
    Bütün gururunu çiğneyip
    Sevdiğinin geçtiği yollarda
    Bastığı toprakları eğilip öptün mü
    Sen çaresizlik nedir bilir misin
    Sen yokluk nedir gördün mü
    Yanan başını
    Duvarlara vurup parçalamak geldi mi içinden
    Sen her gün bin defa öldün mü

    Böyleyim diye ayıplama beni
    Bir gün kendimi
    Sonsuzluğun koynuna bırakırsam
    Yaralı ve yenik bir asker gibi
    Darılma
    Unutma ki
    Her seven isimsiz bir kahramandır
    Unutma ki
    insan; sevebildiği kadar insandır.
    ÜMiT YAŞAR OĞUZCAN.
    1 ...
  44. 90.
  45. Zaten hep ağlamaklı yüreğim,
    Beni ağlatan sadece dünya değil bilirim,
    Bir yakamoz misali göz yaşlarım,
    Gözümün kenarında,
    Pusuda neyleyim...!!!
    2 ...
  46. 89.
  47. Bir şiir, biliyorsun ayakta bira içebilir.
    Bir şiir, nerden baksan şâirini seçebilir.
    0 ...
  48. 88.
  49. Bunca yıl yaşadım,
    Elime ne geçtiyse yitirdim.
    Biraz daha yaşayacağım,
    Yalnız bir şey biriktirdim.
    Bir bakış,
    Bir görüş,
    Bir duygu,
    Bir düşünce...!!!

    Özdemir asaf
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük