bugün

tüm yazarların başına gelen farklı bir sendromdur.

uzun zamandır kağıtlarla aram yok, yani uzun zamandır kalem ile ilişkimin kesildiğini anlayabilirsiniz bu sayede. bu ikisinin var olması şunu doğuruyor. bir tespit olarak yani; demek ki beni heyecanlandıran herhangi bir şey olmamış. çünkü ben; ancak ve ancak beni deliler gibi heyecanlandıran bir durumda kağıt ve kaleme sarılırım. he bir de sözlükte yazmaya başlayınca klavye ile haşır neşir oldum orası ayrı. en son kağıt ve kalem ile kalp çizip içini kırmızı kalemle doldurduğumu hatırlıyorum. eskisi gibi nirvana'ya ulaşmış şiirler yazmadım mesela.

uzun zamandır yazıp yazıp siliyorum ekranda gözüken yazıları. birçok şey akıyor düşüncelerimden klavyeme, ordan ekranıma, ordan sözlüğe ve siz sayın okumayan, pardon fazlaca okuyan yazarlarımızın beyin hüclerine. ama gel gör ki bazı düşünceler tam olarak aksedilemiyor bu siber dünyaya.

yaz kızım dallı budaklı*; ne yazmak istediğine karar vermeden önce zihnini toparla. önünden geçen birçok objeye yoğunlaş. gözlerini kırpmadan onlara farklı anlamlar yükle. sen ki; ufacık bir animasyon filmine özel mânâlar yükleyen, naçizane bir vücutsun. evet evet, animasyon filmi. hani şu çok uğraşıp bir kolun hareket sahnesini on tane çizim ile gerçekleştirip birleştirildiği senaryolar ile bağlama yapılan filmler. heeh çizgi filmin günümüz teknolojisi ile düzenlenmiş olanından. niye uzattım burasını bilmiyorum. neyse konumuza dönelim. şimdi sen animasyona bile özel anlamlar yükledikten sonra, etrafında bulunan boş bir yarım litrelik su şişesine ne çok anlam yüklersin. bir kere; yarısı bile dolu değildir o şişenin ki sen 'eki eki yarısı dolu' diye felsefik konulara giriş yapamazsın.

çünkü; tamamı boş bir yarım litrelik su şişesi var karşında hem de plastik. evet, yazarken gözün takılıyor o yüzden bunu örnek verdin. çakal. başka bir şey bulamadın.

psikoloji ile ilgili konuşma yapacak olursak şöyle bir açıklama getireceğim. aynen şöyle; evet boş ama doldurulabilir. içindeki gerekli olan sıvı tüketilmiş olsa bile bazen iyi ön yargılar barındırılabiliyormuş. bu benim psikolojimin pollyanna tarzına bürünmüş halidir. mutluluğa ve küçük sevinçlere açık olan kısmı yani. peki. şöyle bir yorum yapmış olsaydım; ama bu boş. artık içinde tükenecek bir sıvı yok, beni ferahlatacak herhangi bir özelliği kalmadı bu şişenin. çöpe atılacak. bu ise benim bazı konularda kapalı olduğumu ve yüzeysel bir şekilde düşündüğümü belli edecek.

ben şimdi tüm bunları neden yazdım? bir şeyler yazmak istiyorum çünkü. elbette serbestim bu konuda. uludağ sözlük yapılanmasında bunun okunmayacağını da gayet iyi biliyorum. okumayın amk. okumayın. boş boş yazdım işte. bir de bir kadın yazara yakışmayacak derecede kötü bir küfür ekledim. hayır nereme güvenip yazıyorsam o küfürü. doğrusu ben de anlam veremedim.* görüşmek üzere.

kısaca tanım; işte tam olarak yazmak isteyip düşüncelerinizi toparlayamadığınız zamanlar oluşan bir histir bu. böyle bir şey işte.
şuan yaşadığım berbat bir durumdur.
şu an yaşadığım buhranlı durumdur.
şu an yaşadığım olağan ruh durumudur.
(bkz: fırtına öncesi sessizlik)
boğazına fil oturmuş gibi hissetmektir. *
yazmak isteyi yazamazsın bazen. hem hissettiklerini bilsin istersin yazmaya niyetlenirsin. sonra da bilmesinden çekinir geri çekilirsin.
oluyo bazen.
tam hevesleniyosun ama kelimelere dökemiyosun.
fazlaca sözlük okumak lazım. *
günlerdir başımdaki beladır. kafanın içinde bin bir düşünce dolanır ama tutup da yazamazsın hiçbirini. kendine de kızamazsın yazık bana dersin falan. insan en başta kendisine karşı anlayışlı olmalı sonuçta değil mi ama?
Dogru basligi beklemek. kumari olmayan, alkolü olmayan, seksi olmayan nitekim namazinda niyazinda bir baslik beklemektir.
Bazen ona bişeyler yazarsın, yazar silersin.. yazar silersin.. O hiçbirini okumamış olur; ama sen hepsini söylemiş olursun
bir çeşit kabızlık hali.
taraflı modlardan dolayıdır.
konuşmak isteyipte konuşamayanlarla benzer durumdur. bir başlarlarsa bir daha tutulamazlar.
yazamazssın.ıcınden gecen onca seyı tek bir kelimeye sıgdırırsın.
(bkz: özledim)
lsd'yi bırak.

-entry was here-