efendim yeni nesil enerji bilimcilere göre 'şu falancayı çok istiyorum' yada 'filan gibi olmak istiyorum' demek size istediğiniz şeyi getirmez*. olumlama yapıp, istediğiniz şeye sahip olduğunuzu düşünüceksiniz. böylece evrene sürekli 'ben falancayım', 'ben falancaya sahibim' mesajını gönderdiğiniz için oda dönüp sizi bulur*.
ayrıcalıktır. zira herkesin harcı değildir, birşeyi deli gibi istemek olduğunda mutluluktan kendinden geçmek, hatta olmadığında üzüntüden ölmek.. bakma öyle sayın yazar, güzel şeyler bunlar, özel şeyler bunlar..anlayana..
kimisi "birşeyi çok istemelisin eğer olmasını istiyorsan" der. kimisi ise "çok isteyince olmaz çok isteme çok" der. böyle bir çelişkiyle bulandık ergenlik döneminden itibaren büyüdük vs ve öğrendik evet çok istememeliymiş. bir de şöyle bir sonuç çıkardık istediğin, o çok istediğin durumu neden istediğin de çok önem taşırmış. niyet evet tam olarak o anlatmak istediğim halis ve mulissek o niyetimizde, isterken önünü arkasını güzelce süsleyebildiysek * evet oluyormuş. olmayınca da nasip deniyormuş vs...
elde edilmesi halinde anlamsızlık ifade edecek durum.
artık istek, istenen şeyin ötesine geçmiştir.
elde ettiğiniz zaman, isteğinizin karşılığını, elde ettiğiniz nesneden veya kişiden alamazsınız.
hangi anda, hangi yerde olursan ol eğer bir şeyi gerçekten istiyorsan asla aklından çıkmayandır. öylesine çok istersin ki onu, sürekli dua edersin, sürekli yalvarırsın, her ne durumda olursan ol, olmasını istersin ya gözlerin dolar. ne olur olsa dersin, ölesiye istersin, yollarda konuşursun kendi kendine. onu beklemek öyle zordur ki, sonucunu bilmezsin ya, sana hem umut verir hem acı... mutlu olmaya hakkım var dersin, sadece çaresizce beklersin...
o bir şeye ait olmakla başlar.
kendini o bir şeye ait hissedip, ona ulaşmayı istersin.
yıllarını versen de, sen olmaktan çıksan da o ait olduğun şey için yaparsın her şeyi.
gün gelir ya gerçekten onun olursun ya da kendini ait hissedeceğin hiçbir şey kalmaz, eksik hissedersin. *
çok sevdiğimiz şey bizi kör edendir. hele konu seks olunca arabanın peşinden koşan köpekler gibiyiz. koşmak mı zevklidir yoksa yakalama isteği mi? bu trans hali yüzünden yolda çukur mu var sürücü mü manyak hiç görrmeyiz.
oluyor diyenler var olmuyor diyenler var. şimdi bakış açısına göre değişiyor elbette ama paralel evrenlere fiziki bir gerçeklik olarak inanıyorsanız kendi seçimlerinize dikkat edersiniz. istediğiniz şeyleri seçme hakkını kendinize yaratıyorsanız çok istemek iyidir fakat kaybedeni oynayarak '' ya hayat bize gülmez ki zaten, bi şey istiyoruz çok mu abi be!'' mantığıyla bir arpa boyu yol alamazsınız efendim. pek tabi bu da diğerleri gibi bir bakış açısı.
birinin sizi sevmesini çok istersiniz, sizden nefret eder.
bu yüzden dans etmeyi öğrenmeyi çok istemeyin. kaligrafi yapmayı, fotoğraf çekmeyi, müzik grubu kurmayı, o akşam sahneye çıkamayı, tiyatroda oynamayı, tiyatro izlemeyi, arkadaşlarınızla sinemaya gitmeyi, işaret dilini öğrenmeyi, o'nunla tanışmayı, resim yapmayı öğrenmeyi, kitap okumayı, bisiklete binmeyi, yamaç paraşütü yapmayı, raftingi, mağara haritası çıkarmayı, yeni bir icat yapmayı, iş bulmayı, eş bulmayı, çocuğunuzun olmasını, emekli olmayı... yaşamayı...
ne kadar çok isterseniz ulaşmanız o kadar imkansızlaşacaktır. sınavınız olarak tam tersi olacaktır. bu yüzden ucundan tutarak yaşayın. yaşamayı bile çok istemeyin ki iki saniye geçmeden ölmeyesiniz. kötüler belki bu yüzden çok yaşıyor. yeter artık çok insanı incittim diye vicdan yapıyorlardır farkında olmadan.