çok istersin söylemeyi. ama o cesareti bulamazsın bi türlü. sonra o cesareti bulursun söylersin; ancak daha kötü bi sonuç çıkar ortaya.
belki de söylememek en iyisidir. kısacası boktan bir durumdur.
bir nevi iç savaştır. ya zaman doğru değildir, ya söyleyeceklerinizi anlayacak durumda değillerdir, ya da o kişi artık gitmiştir falan filan. düşünceler, konuşmalar aklınızda dolanır durur da ses çıkaramazsınız. akşamlar uykusuz, gündüzler geçmek bilmez olur. bir yerlerde yarım kaldığınızı düşünürsünüz. bazen cesaret gelir, hadi şimdi söyleyeyim dersiniz ama kırılıverir o cesaret hemen. bazen de yüz yüze gelirsiniz, tam yeri tam zamanıdır her şeyi açıklamak için. o zaman da söylenecekler listesi o kadar uzun gelir ki, nereden başlayacağınızı bilemez, karşınızdaki için de şu saatten sonra anlasa kaç yazar diye düşünerek, eehhh boş veeer dersiniz. kısaç, bir şeyi söylemek isteyip de söyleyememenin acısı da zamanla geçer.
çok isteyip başaramamak gibidir. söylemen gereken çok önemli bir şey vardır, ama bir türlü cesaret edemezsin. bu konu hayati derecede önemli olsa bile yapamazsın bir türlü. dil ve beyin hazırdır ama kalbin hazır değildir. ayaklar geriye gider.
tabu vb. oyunları oynarken karşı takımın anlattığı kelimeyi tahmin edip susmak zorunda kalmak en güzel örneğidir kanımca.
kişinin yaşayabileceği en büyük ikilemlerden biridir. çeşitli sebeplere bağlı olarak susmayı gerektiren ancak insanın içini kemiren durumlar bütünü.
söylesen tesiri yok, sussan gönül razı değil.