Konuşsa da olayların çözüme kavuşmadığını, huylunun huyundan vazgeçmediğini idrak etmiş böylece artık kendisini sükunete adamış kişidir..
Direk kendisini bağlayan bir konu değilse asla yorum yapmaz, olayları akışına bırakır.. kendini ilgilendiren bir konu varsa o zaman da kendisi harekete geçer, yine milletle laga lugaya girmez, aşmıştır yani.
Benimdir ağzımdan cımbızla laf alırlar hep ama az öz konuşurum. Laf olsun torba dolsun diye boş konuşan insanlardan da hoşlanmam zaten. Kimse konuşmayınca huzurlu oluyorum resmen fazla konuşan insanlar hep kuru gürültü gibi gelir bana boşuna başımı ağrıtıyorlar derim çoğu zaman.
Hayatın içine eden insanların ne kadar kötü olduğunu bildiği için konuşmayı fazla sevmez.
Konuşunca da yanlış kelimeler söyleyebileceğini bildiği için fazla söz söylemez.
Amacı dikkat çekmek değilse bu şahsın olgunluğundandır. Bu da gayet güzeldir tabi. Yok eğer dikkat çekmek gibi bir amacı varsa ya ergendir ya abaza ya da çıkarcı. işte konuşmasan bile böyle bir düşünce yayabilirsin etrafa. Sen sen ol biri birşey soruncaya kadar konuşmayacaksan dikkatli ol. Hayatta başarılar bayrampaşalılar canım.
suskunluk alimin süsü, cahilin ise örtüsüdür. en iyisini yapıyor.
Anlamaya çalışan insandır. Böylece anlayış kazanır. her şeyin sırrının dinlemekte olduğunu çözmüş akıllı.
biri ben olabilirim. her zaman olmasa da bazen böyleyimdir. istemediğim bir yerde bulunmak zorunda kalırsam, müdahale etme zorunluluğu hissetmediğim durumlarda konuşmam. şunun da farkına vardım, öyle bir ortamda susup birden konuştuğumda hem herkesin daha fazla dikkatini çekmiş oluyorum, hem de lafım boşa gitmiyor.
benimdir.
arkadas ortaminda dinleyiciyim,kalkip konusmak hem yorucu gelir -bu nasil bir usengeclikse- hem de genelde konustuklari seylerden haz etmem. yok o sunu yapmis, o suraya gitmis. bana ne? diyemiyorsun arkadasina, o ayri. oturup dinliyorum ben de guzel guzel.
fazla tanimadigim insanlarin yaninda genellikle nasilsin? sorusuna cevap veriyorum. gerisinde neredeyse hic konusmuyorum, icimden gelmez, sevmem yapmacik hal hatir sormalari.
hic tanimadigim insanin yaninda hic konusmam. zaten konussam ilginc olurdu.
sonuc olarak, bana soru gelirse cevap veririm. gerisine karismam, bir sozden, patavatsizliktan cok cani yanan bir insan olarak. dusunun, siz gereksiz bir laf ediyorsunuz, farkinda olmadan da kalp kiriyorsunuz.
en iyisi hic konusmamak. cok bunalirsan gel sozluge yaz!
"bir yığın tedirgin, kendinden sıkılmış var olandan başka bir şey değildik. burada bulunmamız için tek bir neden yoktu, hiçbirimiz böyle bir neden ileri süremezdi. utanç içinde bulunan ve belirsiz bir tedirginlik duyan her var olan, ötekilerin karşısında kendini fazlalık olarak hissediyordu. "fazlalık". bu ağaçlar, bu kapılar, bu çakıl taşları arasında kurabildiğim tek bağıntı işte buydu. atkestanelerini saymaya, onları velleda'ya göre konumlamaya, yüksekliklerini çınar ağaçlarının yüksekliğiyle karşılaştırmaya boşu boşuna uğraşıyordum. çünkü her biri, kendisini içine sokmak istediğim bağlantıdan kaçıyor, bir kenara çekiliyor, taşıyordu. bu bağlantıların benim tarafımdan uydurulduğunu hissediyordum; onlar nesnelere işlemiyorlardı. şurada karşımda, biraz solda duran atkestanesi fazlalıktı. velleda da fazlalıktı."