alıp başını gitmek, başka diyarlara. herşeyi geride bırakmak. tüm hüzünleri, dertleri, kederleri bırakıp, ayrılmak geçmişinden. ve yeni bir hayata başlamak, tüm gücünle sarılmak yaşama, herşeyi yeniden sevmek ve nihayetinde ortak bir maziyi yaşamak yeni şehrinde, yeni şehrinle...
terkettiğiniz şehir değildir aslında. yaşadıklarınızdır,size yaşatılanlardır. canınız yanar, suçunu terkettiğiniz o şehre atarsınız da-ya da öyle görmek işinizi kolaylaştırır- ama aslolan giderken o şehirde bıraktıklarınızdır.
belki bi sevgiliden gitmişsinizdir belki de kendinizden. kim bilir...
"Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim," dedin,
"bundan daha iyi başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim ülkede."
Yeni bir ülke bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda
dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma-
Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok.
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.
...
Dedin, "Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.
Bundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet.
Yazgıdır yakama yapışır nereye kalkışsam;
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
Aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım."
Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler bulamayacaksın.
Bu kent peşini bırakmayacak. Aynı sokaklarda dolaşacaksın.
Aynı mahallede yaşlanacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma-
Bir gemi yok, bir yol yok sana
Değil mi ki, hayatına kıydın burada
bu küçücük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.
oturduğunuz evinize daha farklı açılardan yüzlerce kez baktıran eylemdir. eşyalar toplanmış, kamyona yüklenmiş iken evinize bakarsınız. eskisinden daha güzel gözükür gözünüze. oturduğunuz muhit gözünüze daha bir güzel gelir. daha sonra aracınıza binersiniz ve araba çalıştıktan sonra evinize, dolaştığınız sokaklara, arkadaşlarınızın oturdukları evlere, vs. her yere son bir kez bakarsınız. işte bu kadar zordur bir şehri terketmek. yoldayken bir daha gelmeyeceğim galiba diye düşünürsünüz. yıllarca orada oturduğunuz aklınıza gelir ve bir garip olursunuz. bunun üzerine yeni gideceğiniz yer aklınıza gelir ve terkettiğiniz şehri, o size sonradan güzel gelen şehri, bırakmaya çalışırsınız bir özlem ile.
ergenlik gibi hassas bir dönemde başa gelirse, bir fidanın memleket toprağına salınmış tazecik köklerinden koparılması kadar can yakıcı olabilmektedir.
ilk zamanlar canınızın yandığını düşünmenize, zaman geçtikçe acınızın azalır gibi olduğunu hissettmenize, belli bir süre sonra bahsi geçen yeni duruma ayak uydurarak her şeye sil baştan başladığınız sanırısına kapılmanıza sebebiyet veren yanılgı. bir şehir terk edilmez, bir şehirden sadece gidilir. bir şehirden gidilince canınız acımaz, bir şehirden aslında hiç gidememiş olduğunuzu farkettiğiniz zaman canınız acır. hem de öyle çok acır ki, artık gittiğiniz hiç bir yere ait değilsinizdir.
bir başka tecrübedir insan için . bir şehri terketmek değildir asıl koyan insana , varsayılan durumda yaşanmışlıkların baskısı ağır gelir kişiye . terkedilen şehirde yaşadığı talihsiz olayları düşünmesi kişinin şehri terkedişini kolaylaştıracağı gibi varacağı yerde daha mutlu olma ihtimalini düşünmesinede sebep olur.
Eskişehir-istanbul (bkz: yaşadım biliyorum)
yaşanmışlıkları bırakıp geriye bile bakmadan gitmektir. kim bilir ne acılar çekmiştir o şehrin sokaklarında, ne gözyaşları dökmüştür kaldırımlarında..
hangi düşüncelerle evin yolunu tutmuştur, kim kırmıştır kalbini öyle şehirden soğuturcasına..
yaşamak istemez tekrar o anıları, gördüğü yerlerin hatırlatacağını bilir, gitmek ister ve gider.. onu tek bağlayan geride kalmış, o şehirde yaşayan sevdikleridir. ama yakmıştır gemileri.. sevdikleriyle başka şehirlerde zirve yaparcasına buluşmayı tercih etmiştir..
"...Bir kenti böylece bırakıp gitmek
içinde bin kaygı, binbir soruyla
Bitmemiş bir şarkı dudağında bir yarım ezgi
Sığınmak, şarkılara sığınmak bir ömür boyu..."
(zülfü livaneli/gözlerin)
bir şehri terketmek her şeyi geride bırakmaktır aslında. hayatında iz bırakmış yüzleri, evleri, sokakları, yaşanmışlıkları, yaşayamadıklarını, içinde kalanları, her şeyi...
hep içinde kalacagını bile bile bırakırsın arkanda. yarım kalan aşklar, yarım kalan arkadaşlıklar... damakta buruk bi tat... her zaman akılda kalır. acaba yaşansa?... dersin sonunu getiremediğin sorular sorarsın kendine. boşuna! bitmiştir! artık her şey geridedir.
dudakta yarım bi ezgiyle yıllarca sana o şehri hatırlatan şarkıya sığınırsın. sığınmaya da devam edeceksindir!..
"...SevenLerden biri ben
Arkada bıraktığım sen
Kim olduğunu biLiyorsan
SöyLesen
Ah yağmur dönerken kara
ŞarkıLar var faLımda
Hepsi sana bu gece Ankara!.."
(vega/ankara)
asıl zorlayan duygular o şehre yıllar sonra tekrar gittiğinizde yaşanır. her sokaktan bir anı ve o anıya dahil olan kişiler çıkacak gibi gelir. ama her şey değişmiştir. o artık eski şehir, senin olan şehir değildir. yıllar senin yüzünü değiştirdiği gibi şehri de değiştirmiştir. hani derler ya aynı nehirde iki defa yıkanılmaz, sanırım aynı şehirde de iki defa yaşanılmıyor.
kolay değildir, üzülürsün, belki giderken ağlarsın. orda okuduysanız ve sonrasında bir kaç yıl geçtikten sonra tekrar o şehre dönüp uzun yıllar * çalıştıysanız, işte ozaman o şehri terketmek gerçekten çok zordur. bütün arkadaşlarımı yaşanmışlıklarımı herşeyimi bırakıp gidiyorum sözlük. içim acıyo. hernekadar yaşarken sevmesemde giderken içim acıyo. bilmiyorum bundan sonrada ne yapıcağımı ama hayat bu nezaman ne olucağı belli olmuyodu di mi?