grup vitamin gibi grupların yokluğunda bizim yüzümüze bir tebessüm kondurmaya çalışan bir grubun aşmış eseridir.
tebessümü geçtim iki saattir karnım ağrıyor , o ne güzel eserdir öyle.
geceleri yerel radyolarda şiir okuyan bir ablayı feci kafalamış grup ötüken, yada abla grubu..*
depresif hissedildiğinde dinlenince iyi gelen şiirimsi.
"telefonumu verdim aramazdı" bu nedir ya "kısa mesaj hakkım bitmişti,geriye dönüp baktığım zaman bıyıklarındaki çorba lekesini farketmiştim,o an yıkıldım hem ülkücü hem de pismiş"
birileri şarkı olduğunu iddia etse de bu sadece bir şiirdir. sözleri oldukça basit olup, çok fazla sanat değeri taşımamaktadır. okuyan kızın sesi de oldukça kötüdür.
cok güzel bir siir, fakat siirin sonundaki "ülkücüymüs" ifadesi pek bi garip duruyor. birini dört sene sevip, ayni ortami paylasip, tavırlarından ve giyiminden dahi dünyevi görüsünü anlayamamasi pek bi garip geldi.
hikayesi zannedildiği gibi mutaassıp kızla ülkücü oğlan arasında geçmemeektedir. kız solcudur, oğlan da ülkücü. tabi ki o günün koşullarında solcu bi kızla ülkücü bi erkek cıkamazdı. zaten hikayedeki kavuşamama da ondandır. **
sonradan farkeden edit: bu şarkının sözleri de böyle olmaması lazımdı. zira hikaye ihtilal öncesinde geçiyordu. o dönemde 2000 sigarası da yoktu.
gozlerimi yasartmis * efsane sarki.sozlerini de yazayim da tam olsun hatta.
yıllar önceydi, puslu bir eylül sabahı
kampüs kantininde tanışmıştık onunla
daha dün gibi hatırlıyorum
gözleri kömür karası, sözleri gönül yarasıydı
vurulmuştum...
koç gibi delikanlı derler ya, işte tam öyleydi
özü sözü birdi, mertti, sertti, erkekti...
aşık olmuştum, platonikte olsa o benim aşkımdı, seviyordum
göz göze gelince boğazıma bir şeyler düğümlenir,
kekeler konuşamazdım...
ağzım kururdu, titrerdim...
o ise öylece bakar susardı...
aynı okuldaydık...
benimle ilgilendiğini hissederdim...
konuşmazdı...
yan yana gelirsek, lafı ben açar beklerdim...
o havadan sudan konuşur, araya laf karıştırır çeker giderdi...
bazen günlerce gözükmezdi, özlerdim...
beni sevdiğini söylemesi için her numarayı yapardım, yemezdi...
çay içelim derdim, gelmezdi...
telefonumu verirdim, aramazdı...
kitabını, notlarını alırdım verene kadar istemezdi...
eline dokunurdum çaktırmadan çekerdi...
yalnızca kantinde yakalardım onu, gider otururdum yanına...
çay alma bahanesiyle kalkardı...
dönünce tam karşıma otururdu...
göz göze gelirdik, hissederdim beni sevdiğini...
gözleri söylerdi o söylemezdi...
sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak,
çayını yarım bırakır, sigarasını söndürür, kalkar giderdi, çıldırırdım...
2000 içerdi...
o hep gitti, ben hep bekledim...
böyle geçti tam üç sene...
okul bitmek üzereydi ve benim doğum günümdü...
onu da çağırmıştım...
her zaman ki gibi gelmez diyordum ama geldi, ilk defa geldi...
sevinçten uçuyordum...
kapıda onu görünce her şeyi göze aldım...
el alemin içinde boynuna sarılıp
bağıra çağıra "seni seviyorum lan" dedim...
"seni seviyorum" rahatlamıştım...
arkadaşlar aptallaştılar, ben utançtan kıpkırmızı oldum...
o elindeki bir tek kırmızı gülü uzattı bana, "lanet olsun" dedi...
"lanet olsun, bende seni seviyorum"
göz gözeydik, ağlıyordu...
ve acı bir gülümseme belirdi yüzünde...
içeri bile girmedi, kapıdan döndü gitti...
içimde fırtınalar koptu o gidince...
yüreğim acıyordu...
seviyordum, seviliyordum
ağlıyordum, gitmişti...
aylar sonra gazetede gördüm resmini...
okulunu bitirmiş, öğretmen olmuştu...
güpegündüz, yol ortasında,
öğrencilerinin gözünün önünde vurmuşlar onu...
edit: bazi soylemlere gore kiz solcuymus o yuzden kavusamazlarmis efendim, soyleyenlerin yalancisiyim. sert, mert ve erkek gibi erkeklerin sadece ulkuculerden ciktigini bilmezsen boyle olur iste. sana mustahak. neyine solculuk. **
ayrica
(bkz: sertti, mertti, erkekti)
(bkz: kodu mu oturturdu)