iç ülke, burada, ayrı ekonomik, sosyal ve kültürel bir yaşam standardını anlatır. gerçekte kavramın yerini bulduğu söylenemese de anlatılmak istenen budur. başka türlü anlamak isteyenler, yalnızca, kafalarındaki korkularla düşünenlerdir. belki de eylem olarak ''düşünmek'' kelimesi bile onlar için fazladır.
Yılmaz Erdoğan'ın iç ülkeden kastı eğer gelişmemiş, yol, su elektrik ulaşmamış, halkı biçare bölgeleri anlatmaksa; vatan gazetesinde günlerden beri karadeniz gezisini yazan Mutlu Tönbekici'yi okuyun derim ben. bu ülke zaten bu tarz iç ülkelerden kurulmuş durumda, hakkari, diyarbakır ya da güneydoğu değil sadece terkedilmiş, bakımsız olan. "istanbul'a kar yağmadıkça bu ülke'ye kış gelmez" der anadolu insanı doğudaki de, kuzeydeki de, güneydeki de! velhasıl şair haklı ama kendi memleketi değil istisna olan göz ardı etmemek lazım!
ah yılmaz erdoğan ne kadar otantik ve bir o kadar egzantirik. canımsın yılmaz erdoğan, öp beni yılmaz erdoğan, sev beni yılmaz erdoğan, yala gücün yettiğince. değer görebilmek için bölücü olmak lazımmış anasını satayım.
tüm çelişkilerin kucağındaki çocuğun, yaşam mücadelesi içinde yaşadığı karmaşık duyguların ve kolanın bile memleketinde bulunmamasının (1970 li yıllardır ki) şaşkınlığı, yok sayılmışlıkların gerçeği ve manasız kavgaların dışavurumu.
...
ömrünün en uzun, ömrünün en kısa
ömrünün en çocuk, ömrünün em ihtiyar yolunu koşması
çünkü sonunda annesi olması babası kokması
...
öküz altından her zaman buzağı çıkarılmaması gerektiğini dile getirerek.
aslında kastedilenin ayrı bir devlet olduğu doğru değildir.
ya da yoruma göre değişir tabi. özneldir.
bahsedilen yer neresi olursa olsun ister hakkari ister diyarbakır kuşkusuz buralar türkiye cumhuriyeti devleti sınırları içerisindedir ve türkiye cumhuriyetinin şehirleridir.
lakin oralara hiç gitmeden görmeden tanımadan vay efendim puştluğa bak ülkemizin şehirlerini başka bir devlete mal ediyor bölücülük yapıyor demek de çok hamasi bir söylemdir.
zira oralarda yaşayanlar(batıdan gidenler) şunu görecektir.
o coğrafyanın kendine has bir yaşayışı bir felsefesi veya farklı değer yargıları vardır.
konuşulan dil bile farklıdır ki bu da doğaldır zira ordaki insanların anadilidir.
dolayısıyla gerçekten de orda bir başka ülke bir başka coğrafya vardır.
ama bunun farkında olmak dahası bunu kabullenmek hatta benimsemek pkk' lı olmak anlamına gelmez.
kürdistanı desteklemek anlamına hiç gelmez.
ben bölücümüyüm şimdi..ne münasebet.
ama empati kurmasını biliyorum.bildiğim şeyler üzerine konuşuyorum ve sağduyum var.
bu bahiste asıl bölücülük yapanlar tanımadan bilmeden tanımaya bile çalışmadan hükmünü veren fişleyen damgalayan zihniyetin temsilcileridir...
ankara'nın karanlık havasından, gri binalarından, memurlarla öğrencilerle dolu sokaklarından sonra kerpiç evlerin olduğu, fakir ve cahil insanların yaşadığı dağların arasında küçücük bir yere gittim demenin şaircesidir.
ülkemizde çok kolay olan bir şey var, o da pkk li olmak, ahmet kaya dinlersen pkk li olursun, yılmaz erdoğan dinlersen/seyredersen pkk li olursun, çok zor olan bir şey var ki o da adam olmak, ne yaparsan yap, insanları sen bu kadar kolay sınıflara ayırırsan asla adam olamazsın.
kastedilenin diyarbakır ya da hakkari olması farketmeyen cümledir. zira ikiside türkiye'nin * parçasıdır. üzücü olan ülkemizin herhangi bir parçası için başka bir ülke muamelesi yapılması, böyle bir hayalin kurulmasıdır. ve bu cümlenin kasti bir anlamı olmadıgının savunulmasıdır.
yılmaz erdoğan'ın yaşayabilme ihtimali şiirinde geçen bir cümledir. ve ek not olarak belirtmek gerekir ki şiirin herhangi bir yerinde diyarbakırdan söz edilmemektedir..