kopya cekmemesi icin uyarildiginda buna uymayip, arkasina donmeye devam eden ,kagidini alincada ama ortmenim ,sole ortmenim diyerek hocasini uyuz eden insandir.
problemi mırıldanarak dışından çözmesi *, sizinle arkadaşıymış gibi konuşması, ödevleri yapmaması, arka sırada uyuması, yüz kere anlatılan şeyi ilk kez dinliyormuş gibi davranması *, sizi baştan aşağı süzmesi, tam sınıfta motivasyon sağlanmışken anlamsız bi konuda konuşup sınıfı dağıtmasıdır.*
bu konuda çok dertliyim. bir öğretmeni bunaltan öğrenci hareketlerine bir sürü örnekler verebilirim. yazarken bile bunalmazsam eğer.
* hepinizin tahmin ettiği gibi ilk sıra tabi ki sus dedikçe daha çok konuşan koca kafalı sırıtık sıpaların. bunlara sus demeyeceksin anam. yok saymak da öyle kolay değil gel gör ki. e ne yapacan? baştan yüz vermeyecen bunlara. tecrübe işi. çok fırın ekmek yemek lazım.
* ikinci sırayı beklediğiniz gibi yaramazlar diye tabir ettiğiniz haşereler almıyor. ikinci sırada dinlemiş gibi yapıp paso soru soran, böylece hocayı kandırdığını sanan, çevresince çalışkan bilinen öğrenciler alıyor. bu kişiler ardı arkası kesilmeyen sorularıyla dersin akışını çok afedersiniz s.kip atıyor.
* grup çalışması, laboratuvar gibi aktiviteler yapan öğretmenler için üçüncü sırayı alan öğrenci tipi direktif almadan bir çöpü kaldırıp başka bir yere koyamayan öğrenci tipidir. sürekli sorar. burada ne yapayım? şurda ne olması gerek? şu nasıl? oluyor mu... canından bezdirir öğretmeni.
* sürekli sınavı soran öğrenci de özellikle beni bunaltan öğrenci tipleri sıralamasında üst sıralardaki yerini mutlaka alır. sınavda bu çıkar mı? şu çıkacak mı? ne çıkacak? otur çalış malak. işin ne?
evet. böyleyken böyle. şu yazdıklarım olmasa diğerleriyle gül gibi geçinebilir öğretmen.
sinirden patlamak üzereyken,dövmemek için kendini zor tuttuğun anlarda, sen bağırırken öğrencinin karşısında cem yılmaz stand up yapıyormuş gibi gülmesi.
çok konuşmak, çok hareketli olmak, çok ilgisiz davranmak, çok ukalalık yapmak, çok sıkılmış görünmek,
birşeyi çok çok yapmak, üflemek, püflemek...
onların gözüyle de bir baksak ne görürdük acaba?
kim bilir ne dertleri vardır. aileleri ile kim bilir ne sorunları vardır.
belki bunalımdadırlar, bazıları da belki dünyanın en harika insanları, hatta merkezi olduklarından ve
biz de onların etrafında dönüp durduğumuzdan, başı dönmüş etrafa çarpıp duran mayınlardır.
onları anlamak için yeterince vaktimiz yok. çünkü onları okutmak için çalışıp para kazanılması lazım.
yetiştirilmesi gereken bir müfredat programı var.
uyulması gereken kurallar var.
malesef şimdilik eğitim sitemimiz, sadece öğretim verebiliyor.
insani boyutu mu? boşverin canım.
zaten öğretmenler de bunalımda...
yazılı yaptıktan sonraki gün aynı sınıftan her öğrencinin farklı zamanlarda öğretmenler odasından sadece kafasını uzatarak, koridorda sizi yakalamaya çalışarak "hocam yazılıları okudunuz mu?" diye sormaları. sanki bizim hayattaki tek derdimiz aynı gün yazılıları okumak başka işimiz gücümüz yok okuldan sonra bir yaşantımız yok. bazen hayalimde şöyle bir sahne beliriyor:
" derslerimize girmiş, yazılılarımızı yapmışız.dersler bittikten sonra oturmuş kağıtlarımızı okumuş, not defterlerine geçmişiz. diğer yapılması gereken ıvır zıvır evrak işlerini tamamlamışız. bu arada hiç konuşmamış hiç acıkmamış hiç tuvalete gitmemişiz. sonra okul müdürü gelmiş elindeki kumandaya basmış ve biz bir anda donmuşuz. sonra hepimizi alıp bir dolaba kapatmış. ertesi sabah gelip bizi gıcırdamayalım diye yağlamış ve elindeki kumandaya basıp çalıştırmış derslerimize yollamış. tanrım robotmuşuz meğer"