şimdi karizması olmayan birçok ayrıntı. mesela babam beni tekel bayiye 70lik rakı almaya gönderdiğinde, hem elimde eve rakıyla döndüğümde babamın nazarında hem de tekel bayinin çıktığı bütün sokaklarda bir karizma ve güç hissederdim üzerimde. yani bunun adı tekel bayiye girme karizmasıydı, o zamanlar toprak sahaların taç çizgilerine yatırılmış boş bira şişeleri toplayıp satmaya gidersek bir tekel bayiye girer ve içerde birkaç dakika kalabilirdik. ne zaman içeri şişeleri şangur şungur sallayarak girsek tacim abi gözlerini bize diker ''hemen burdan def olun'' der gibi bakardı. bazen bir ahbabıyla muhabbete dalar veya bir müşterisine acılı meze hazırlarken bizi unuturdu, o sırada dükkanın içine eni konu göz gezdirir, ayrıntıları aklıma yerleştirmeye çalışırdım. vitrindeki tozlanmış jbleri, sadece mantarı gözüken kavaklıdereleri, rafa çapraz koyulmuş yeni rakıları, o birkaç dakika içerisinde doya doya seyrederdim. sırf bu karizmayı göstermek için içimden dua ederim bazen ''ayşegül dükkanın önünden geçse de beni içerde görse allahım'' diye kaç defa sayıkladığımı bilirim, o tekelin ayrı bir havası vardı be. her seferinde de uyuz olduğum ilkokul arkadaşlarımdan birisini görürdüm. o nasıl bir çekim gücüydü beni acayip etkilerdi, havaya sokardı...
bir gün tacim abi nin öldüğünü duydum, inanmadım dükkanın önünden geçerken kapalı olduğunu gördüm maalesef. ben o tekel bayisini hiç kapalı görmemiştim, sonunda tacim abi de kepenkleri kapatıp gitti diye düşündüm, üzüldüm. o günden sonra benim için ne tekel bayide takılma karizması ne de babamın sakiliği heycanlandırmadı. ama o yılların ve kişilerin verdiği ayrı bir elektrik vardı, belki de bunun adı tekel bayide takılma karizması değil de onların yanında görünmek idi.
ne biliyim güzeldi işte, bir zamanlar amerika da değil de yırtık bir afişi arkana alıp tekel bayisinde takılma karizması vardı.