eti cinin ilk ısırıldığındaki bisküvisinin kırıntılarının etrafa saçıldığı, marmelatının aromasının ağzın içinde yayılmasıyla ayakların yerden kesildiği, fare boku diye adlandırılan küçük şekerciklerin azı dişlerinin arasında ezilmesiyle yerden kesilen ayakların çocukluğun kırlarında delice koşuşturmaya başladığı, koşup koşup da bir çok şey için bir eti cine kanıldığı günlere vardığı andaki halidir. sanki ağzımız disket sürücü, eti cin disket çocukluğumuzu geri yüklüyorlar.
(bkz: ne içtiysen aynısından istiyorum)
''dikkatinizi çekerim ne yediysen demedim. şu anda bende yiyorum ama hiç öyle birşey hisstemiyorum. ulan hatta aha yavaş yavaş yiyorum şimdi ağır çekimde 'ohhh' yok amına goyim birşey olduğu yok.''