bir varmış bir yokmuş,
aslında olmak da pek umrunda olmamış. herkes onu konuşurken o hep oyunlar oynamış kendi dünyasında.
huzuru bulmak isterken huzursuzluğun ne demek olduğunu öğrenmiş ve bu huzursuzluğun içinde doğurmuş en sancılı sanrılarını.
biri için varmış ki o bile dayanamamış onun yokluğuna. yok olmak istemiş onun gibi.. ama onu da becerememiş, çürütememiş kalbini...
bir varmış bir yokmuş, aslında o hep varmış da hep yok sayılmış...
korkmak nedir bilmiyorum ben.
ölümün nefesi boyumda ve ruhumda.
ben ruh toplayıcısıyım,
ben bu alemin en hastalıklı ruhlarının prensesiyim.
ben sadece kinyasın ruhunun özüyüm.
engel yokmuş bu dünyada. boktan dünya ya sadece engeller varmış gibi göstermiş aynanın aksinde. tersine tut herşeyi ve madolyonu. yokluğun içinde biryerler varmış. dipsiz kuyuların bulunduğu çıyanların ölü aşkların yaşandığı mağaralar varmış.
hayallerim gerçek, gerçeğim yalanmış. kendi ateşimde harlanmış çoğalmışım. çürümüş aşklar barındırmışken ruhumda ve ruhunda bir yokmuşum bir varmışım...
mezarliklarin yasayanlardan cok oldugu bu alemde, mezarliklarin uzerinde ciceklenen agaclar varmiş, selvilerin cikardiği hüzünlü bogucu sarkilari 'biz de senin gibiydik sende bizim gibi olacaksin' senfonisini söylermiş...