bir yazı

entry16 galeri0
    1.
  1. Öyle bir şey ki o olmadan ben onsuz hiç bir şey olmuyor. Bu aşk acısı değil bu sevgi çünkü onu seviyorum çünkü hala yüreğim sizliyor.. o nun için hazırladım ama bir haram sevda bu Susup iç çekmekten başka bir şey yok. ..sana aşık değilim çünkü buna gücüm yok ama Izmir'e aşığım her gelişim de seni aramak ama bulamamak yada bulmaktan korkmak... seni seviyorum ama aşık değilim. ..
    1 ...
  2. 2.
  3. Elimde uc beş ne varsa işte her neyse hepsiyle sana geliyorum ama bu gelmek kavuşmak değil bi gelmek gitmek gibi çünkü sen benden once ben senden sonrayim.. ic çektiriyor bu matem belki sana yazdim ama sana yazilamadim... aşkın vurgunu bu bu aşkın vicdan azabı. ..
    0 ...
  4. 3.
  5. Geçen kazımın kıraathanesinde oturuyoruz. Çocuk çayı getirdi abi şekeri unutmuşum getireyim dedi. Zahmet etme şekersiz içiyorum dedim. arif yanımdaydı ne diye içersin şekersiz dedi. Öyle, alıştım dedim.

    Seni de sordular geçen bilmiyorum dedim hiç mi dedi hiç dedim. Dayanabildin mi dedi yok alıştım dedim. Çayın şekersiz olması gibi.Tadı yok ama alışıyorsun...
    1 ...
  6. 4.
  7. Evet sadece bir yazı ilerleyen zamanlarda dünyamıza taşınacak kitap karakterine hitaben.
    Çivisi çıkmış bu düzenin kokuşmuş aşkları, onun teşfikinde avuçlarını öpeceğim.
    8 ...
  8. 5.
  9. Artık kaybetmek istemiyorum. Kaybetmekten kastım mutlak surette artık olmayanı kabul etmektir bir nevi. Ve ben bugün ya önemsemiyorum, ya risk almıyorum. Çünkü önemsedikçe kaybedecek daha fazla şeyin oluyor. Risk almaya gelince kendi menfaatim için risk almayı kendime hak göremiyorum. Belki hakkımı yanlış kartlara harcadığım için.
    5 ...
  10. 6.
  11. Sizi oyalayan
    ya da sizi üzen insanlarla birlikte olmanız aşk ya da sevgi değil.
    Arkasına sığındığınızı biliyorum bu duyguların ama değil.
    “Biz oldurmaya çalışıyoruz” “mutlu olursak başlarız çözmeye çalışıyoruz” “aramızda bazı konular problem onları çözmeye çalışıyoruz” bunlar tamamen bahane.
    Yaşayacağınız ilişki size mutluluk vermeli eziyet değil. Elbette zor zamanlar gelecektir ama siz daha bir ilişkiye başlamadan bile mutsuzsanız bu şekilde ilişki yürümez siz aşk/sevgi olayını çok yanlış anlamışsınız demektir.
    Karamsar insanlardan uzak durun. içinizdeki aydınlıkla onları aydınlığa çekmek çok zordur sizi karanlığa çekerler, çok az insan bunu başarır.
    Bir süre çekmiş gibi olursunuz hatta size “Senin sayende aydınlandı hayatım” tarzı sözler kurar bu insan, oysa sadece karşıdakini de karanlığına çekecek anı beklemektedir. Sonunda enerjisi giden bir siz kalırsınız.
    Aşk, sevgi adı altında bu tür hatalar yapmayın. Ben yaptım, siz yapmayın.
    Çünkü gerçekten ilişki dediğin şey taa başından damdan düşer gibi başlar. SOnra karanlık zamn gelirse onu birlikte aşarsınız. En başında karamsarlıkla bir ilişki başlamaz.
    Ruhun darlanıyorsa bir yerde bırakmasını bileceksin yoksa sen çökersin.
    Adına da aşk deyip kendini çürütürsün.
    2 ...
  12. 7.
  13. Bir şiir defteri dolduracak kadar ne yaşamış olabilir bir insan.. hangi yoğun duygu geçmişe dönüp baktığında bu kadar anlamını yitirebilecek kadar doldurabilir bir insanın içini?
    1 ...
  14. 8.
  15. ilk aşkınızın size yazdığı ufak notu saklayın. illa güzel bir şey olmasına gerek yok. ilk acınızı duyduğunuzda ondan nefret edip her şeyi silmeye çalışacaksınız. Yapmayın. Çocukluğunuzu ozlediginizde bakacak bir şey olsun fotoğraf dışında.
    Lise yıllarında dersi dinlemiyorken sıra arkadaşınızla komik şeyler yazıp çizdiğiniz defter arkası var ya. O sayfayı ders sonunda çöpe atmayın. Lise anılarının en büyük parçası o defter sayfası olacak. O sayfaya her baktığınızda o derse döneceksiniz.
    Mesela hiçbir fotoğraf değersiz değildir. 500 fotograf arasindan instagram'a atılan 10 fotograf değil, tam fotoğraf çekilecekken ağzınızdaki lokmayı yutamayip komik çıktığınız haliniz var ya. O fotoğrafa bakınca ağlayacaksınız. O sizsiniz çünkü. Ortaokul mezuniyetimde elimde köfte ekmek üzerimde mezuniyet kıyafeti olan bi fotograf vardı. O doğallık can yakıcı biliyor musunuz? Mezuniyet fotoğrafım ne kadar zorlama ise o fotograf o kadar gerçek.
    Fotoğraf demişken, evinizi çekin. Odanizi çekin. Başka şehirler başka evler başka eşyalar görürsünüz. Zamanında güne uyandığınız mekanı unutmazsınız. Güzel olur.
    Günce tutun. Yazınız değişiyor. Duygularınız değişiyor. Siz değişiyor ve büyüyorsunuz. Acılarınız basitleşiyor ve komiklesıyor zaman geçtikçe. Günden güne farkediyorsunuz. Güncenizi saklayın.
    Eşya saklayın. Kıyafet saklayın. Ne dediğimi ancak geçmişe dönmek için dualar edip karşılık bulamayacağınızı idrak edip çıldırma noktasına gelince anlarsınız. Geçmişte yaşamaya çalışınca ve başaramayınca. Öyle tuhaf anlarda elinizde tuttuğunuz parçalar olsun işte.
    Inanamazsiniz neler yaşadığınıza. Çok sıradan bir güne neler sığdırdığınıza. Saklayın.
    0 ...
  16. 9.
  17. Kimse beni olduğum gibi kabul etmeyecek. Annem bile. Ben eksiğim. Aşırılıklarımla eksiğim. Bunu bilmek içimi rahatlatmiyor çünkü hala öyle değilmiş gibi davranıp başladığım yere geri dönüyorum. Parmaklarım bir yeri göstermeden üzülmeyi beceremedim bi türlü biliyorum. Sizi anlıyorum. Gerçekten. Ama o kadar zor ki bi insanın senin yüzünden delirdigini izlemek. Düşüşünü izlemek. Sırf bu yüzden aklımda hep gitmek var. Daha fazla can sıkmadan gitmek. Kendimden bile gitmek. Hiçbir işe yaramıyor. Ne vakit bir yol bulsam kendimi de alıp gidiyorum. Kendimle birlikte. Beni kendimden ayırmayı denedim. En kırıcı olan da buydu. O kadar uygun değildim ki size. Ancak kendimden vazgecersem aranıza girebilecektim. Ancak kendimden vazgecersem bir kadın beni gerçekten kabul edecekti. Bir arkadaş beni gerçekten sevecekti. Onu da denedim. Taklit ettim. Kendim olmaktan vazgeçersem sevilebilirdim ancak. Suratına bakınca içinizi ısıtanlar gibi olmayı denedim. Sevdiğiniz insanlar gibi. Özverili ve güler yüzlü. Yetenekli ve akıllı. Olmadı. Hiçbir zaman kabul edilmeyecek fakat her zaman öyleymiş gibi davranmaya çalışıp ne kadar üzerime yakışmadığını görünce kahrolacagim.
    1 ...
  18. 10.
  19. git. tekrar geri dönmemek üzere git. senden tek istediğim. başkalarıyla konuşmamandı ama sen her seferinde aynı şeyi yaptın. o güveni bana veremedin. defalarca denedim seni ve her seferinde ben haklı çıktım. hani kendin hakkında bir şey anlatmıştın da ben önemsiz bir detay demiştim. sen bunların hepsini kendi elinle kaybettin. Benim ahlak anlayışım mı garip, yoksa sizin mi anlamadım. bir kalbe birini koyuyorsan ikinci kişi giremez oraya. bütün hayatın ondan ibaret olur. ama bunlar eskidendi değil mi?

    Sizi sevgisiyle utandıran insanlar bulun kendinize. Daha iyi bir insan oluyorsunuz.

    Birinin bir şeyin yerine koyduğunu sandığı şeydim. Bazen birinin yarasını taşır ve kendimi onunla anlamlandırırdım. Çok küçük. Küçümseyici ve gurur vericiydi bazı zamanlar veya anlarda. Bazı anlar bazı anların yerini tutuyor veya tutmuyordu. Bazı anlar o anlardan olmuyordu. ama yinede Bir yer var biliyorum, her şeyi söylemenin mümkün olduğu...
    1 ...
  20. 11.
  21. Önümü göremediğim bir yoldayım uzun zamandır. Sert esintiler saçlarımı okşuyor. Bi ara birileri belirdi yanımda yüzleri çok tanıdık hepsinin. Hiç konuşmadılar. Sonra yürümeye devam ettim. Hala yürüyorum yorulmadım ama inancım tükeniyor. Kuş sesleri ve güzel yeşilliklerle dolu etraf. Güneş tepeyi biraz geçti ortalarındayım sanırım hayatın. Bulutlar hızlı hızlı bir toplanıp bir dağılıyor. Şemsiyem var ama tedirginim yağmur yağmasın. Sağımda bir ev belirdi uzak biraz tam seçemiyorum. Solum ormanlık önüm açık ama göremiyorum. Rüzgar sertleşti artık canımı acıtıyor. Sessizleşti etraf yaklaştım ve durdum. Tam ucundayım uçurumun.
    1 ...
  22. 12.
  23. Bundan tam 100 yıl önce her şeyin başladığına benzer bir yerdeyim. Küçük bir hastane odasında, tek kişilik küçük bir yatakta, 100 yıl öncesine nazaran epey büyük vücudumla öylece yatıyorum. Etrafta kimseler yok, makinalar en yakın dostlarım. Güneş gözüme vurmasın diye çekilmiş perdenin arkasındaki dünya umurumda değil. Ya da son anımda ziyaretime gelen, adını bile hatırlayamadığım insanların solmuş çiçekleri içimi rahatlatmıyor. Herkesin beni terk ettiği küçük bir hastane odasında, vücuduma bağlı makinalarla tek kişilik küçük bir yatakta, sağa sola dönemeyip gözümü alan eski bir floresanın altında öylece yatıyorum. Her şeyin 100 yıl önce başladığına benzer bir yerdeyim. Ağlasa da sevinçten havalar uçsak yerine ölse de kurtulsak kokusu var havada, en azından koklayabildiğim kadarıyla.

    http://mbsadam.blogspot.c...7/02/veda-busesi.html?m=1
    1 ...
  24. 13.
  25. insanları anlamak gerçekten çok zor. Ben bile kendimi çoğu zaman anlamıyorum. Bir hareket, bir söz, bir düşünce bir insanı ya hemen alçaltabiliyor ya da hem en yükseklere çıkartabiliyor. Bu olmamalı. Keşke olmasa. Neden insanları yaptıkları bir şeyle veya yapmadıklarıyla sorguluyoruz ki?.. Kendimizi bile. Akışına bırakmayı hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz sanırım.
    Bir yazı.
    1 ...
  26. 13.
  27. dışarıda ölüm kalım savaşı veriyordu. titrek nefeslerle, bağırmadan yardım çığlıkları atıyordu. her saniye bir önceki acının üstüne eklenerek geçiyordu. ama sokaktan geçen kimsenin vicdanı yardım edecek kadar titrememiş olacak ki, arkalarına bile bakmadan hızlı adımlarla birer birer yok oldular.

    en sonunda kendi kendine mırıldandı: "nefes alan erkekler eqlesin."
    13 ...
  28. 14.
  29. nilüfer çiçeği
    içinde bir parça umut, bir parça gökyüzü bir parça da hüzün demetiyle merhaba der bahara… Koskoca bir bataklıkta yüzen bir yat limanı lüksündeki renkleriyle sizi aşk’a çağırır uzaklardan, ruhunuzu okşayan kokusuyla… Hüznün çiçeğidir Nilüfer ve hüzne çalar her bahar… Tek başına dimdik ayakta karşılar hayatı… Hem de ayakları yere basmadan; çünkü sudadır bir türlü toprağa ulaşamayan kökü… Suda doğar, suyu delerek doğaya göz kırpar… Ve suda ölür… Doğduğunda da yalnızdır, öldüğünde de…

    Elinizi uzattığınızda yanar birden tüm renkleri. Dokunduğunuzda ise yalnızlığına, sunar tüm ihtişamını. Biraz dik başlı, biraz farklı, biraz hüzünlüdür. Doğanın sesine kendi öksüz çığlığı karışır ve tamamen yok olur silüeti, kapatınca doğa beyaz perdesini her şeyin üzerine… Akıntıya karışan gözyaşlarının ardından sessiz çığlıklarını gömer, yüreğinden serptiği tohumlarına… Baharda filizlenir ufak dalgaların savurduğu tohumları… Yazın ise yeniden doğar, ölüme inat!

    Hüznün coğrafyasına güzel kokusuyla eşlik edebilecek kadar umutlu, gözyaşlarını akıntıya sessizce bırakabilecek kadar nahif ve bataklığın ortasında tertemiz kalabilecek kadar asildir Nilüfer… Bataklığın ortasında tertemiz kalabilen hüznün çiçeğidir çünkü…
    Yüreğinizin üşüdüğü bir gün, Nilüfer’i düşünün…
    Sımsıkı tutunabilmek için hayatın ıslak tenine…
    1 ...
  30. 15.
  31. yorgun düşlerimin son zamanlarında ,
    yaşamaktan çok solmak bu resmettiğim..

    doğası gereği sessiz,
    çiçeklere can veren yeşil kelimelerim ,
    korkusu gereği endişeli,
    ruhumu tüketen kapkara özlemim..

    anlamı yok söylemlerin,
    bu çırpınışların,
    hiç olmadı ki zaten sebebin,
    bu haykırışların..

    cümleler çok basitken,
    konuşmak neden zor,

    peki kırılmak çok kolayken,
    hayat neden zor,

    yabancı artık bana,
    bomboş rüyalar..

    artık hayatın anlamı kadar uzak hayallerim,

    derim demesine,
    ama bu anlamı kendimce nitelendirebileceğim, bir yazı kadar da yakın umutlarım..

    yalnızlığım belki benim kaderim..

    tanım: içinden gelenleri anlattığın yazılı bir metin..
    10 ...
© 2025 uludağ sözlük