yaşıyor olma hakkımı kullanarak kerkiniyorum sevgili hayata. kırgın mıyım, hayır! kikirdiyorum kıvranarak. göstermelik değerleriyle üzerimize abanan bir hayat varsa ve dolaylı yollardan çürüyor isek, bütün ayrıntıların köküne, lanetin dölünü dökmesinin bir mahsuru yok bence.
kısa çöp çok bayağı bir benzetme olur, daha farklı anlatmalıyım elime aldığımda kuruyup dökülen şeyleri. tercih tesadüfse, yığın yol olup yok olabilmeli. biz de içindeyken.
hoşsun veya görünmek istediğin gibisin, görünüyorsun ama görmemeye inat ediyorsun. ben burada dururken birileri şehrin boktan yükseltili binalarında son soluklarını alıp veriyor, horluyor, inat ediyor, cıgara içiyor, s.kişiyor, terk ediyor, boğuluyor, hayat buluyor, yastığın soğuk yüzüne dönüyor, ayaklanıp günah kokan yer altı mazgallarından dökülüyor. kimsen sen? her kimse... pespaye...
saatleri erittikçe, erit bakalım diyor geçen her salise. bir gün yaşanır gecesi gelince, dilinde yaşadıklarının boktanlığını anlatan tek bir kelime:
NŞA* sı vardır öncelikle bunun:
bir yazarın NŞA sı, elinde mouse, üstünde laptop varken laptoptan vuran sıcaklığın temasına inatla katlanıp internette takılmaya sıcakla savaş haline rağmen durmadan devam ettiği durumdur.
bu erime noktası saatler içinde yazarı öyle bir eritir ki beyni su içinde kalır.
ve yazarların erime noktaları santigratla efendime söyleyeyim fahrenaytla değil, saat/gün'le ölçülür ki bu değer 7 saat/gündür. yazarın tamamını eritiverir.