"şimdiki durumun, gelecek hakkında bir yargıda bulunmamıza yarayacak gözlem noktalan sağlayabilmesi için, insanların şimdiki durumla aralarına bir mesafe koymaları gerekir."
"her şey bir yana, insan faaliyetini tüm genişliğiyle değerlendirebilecek pek az sayıda insan vardır. çoğu kişi, kendisini bu faaliyetin bir tek veya az sayıda alanıyla kısıtlamaya zorlamıştır. ama insan, geçmiş ve şimdiki durum hakkında ne kadar az şey bilirse, gelecek hakkındaki yargısı da o derecede önemsiz olur."
bilimsel düşünce ve yaşayış şekliyle, bir yanılsama olarak gördüğü teolojik ve dogmatik bakışın son derece başarılı bir karşılaştırmasını okuyacağınız sigmund freud eseri. 80 sayfalık kitap soru cevap şeklinde ilerlemekte, yalın anlatımıyla kolay anlaşılabilmekte, içerisinde bolca aforizma barındırmaktadır. tavsiye ederim.
Bir Yanılsama'nın geleceği Sigmund Freud'un 1927'de yayınlanan yazısıdır. Bu eser modern toplumsal bir fenomen olarak dinin anlatıldığı en önemli eserlerden biridir. Dinin altında yatan, Freud için, insanın çaresizliğidir. Buna ilişkin verilen çocuksu bir tepki koruyucu bir babaya duyulan arzudur. Dinde, bu arzular tatmin edilir, fakat bu sadece fantezide gerçekleşir. Bu anlamda, din bir illüzyondur; yani arzuyu tatmin eden bir yanılsamadır. Bilimin ilerlemesi insanın kendi güçsüzlüğünü tanımasını ve böylece dinin gerilemesini sağlar. Freud bu gelişimi onaylar.
Kültür ya da "Zivilisation" kavramları alında, Freud insan yaşamını kendisini hayvanınkinden ayırt eden herşeyi anlar. Kültür iki parçadan ibarettir.
-doğanın kontrol ve hakimiyet alınmasına hizmet eden bilme ve yeti(-ebilmek)lerden
-ve insanların birbiri arasındaki ilişkilerini düzenleyen kurumlardan ibarettir.
bu kurumlar belli kültürel kurallardan ibarettirler, ve ensest yasağı ile öldürme yasağı kültürel kuralların temel taşlarını oluştururlar. Kültürün ortaya koyduğu yasaklar insanların çalışmasını ve kendi dürtülerinden vazgeçmelerini ister. Bu vazgeçme ile dürtülerin baskılanması eşit olmayan biçimde paylaştırılmıştır. Çoğunluğun dürtülerden vazgeçmesi eşlik eden bir azınlığın kendi dürtülerini tatmin etmesi ile beraber giden bir şeydir. Kültürün yok edilmesini engelleyen bu tip önlemler ayrıca kültürün bir parçasıdır.
Kültür bir yandan baskı yoluyla korunurken, öte yandan, insanların Kültür ile uzlaştıkları kurumlar aracılığı ile korunur.Bunlar aşağıdakileri içermektedir;
-Yasağın içselleştirilmesi (süperego'da bu yasağın kabulu)
-Sanat (Ersatzbefriedigungen'i olanaklı kıldığı sürece)
-kültürel idealler
-ve din
Din, genel olarak bakıldığında, dinin insanın narsizminin aşağılama aracılığı ile uzlaştırma fonksiyonu vardır. Bu aşağılama insanın üç temel formda ortaya çıkan çaresizliği üzerine dayanır.
Bunlar;
-Doğaya karşı insanın güçsüzlüğünde
-hastalık ve ölüme karşı iktidarsızlığında
-ve son olarak insanın kültür tarafından üzerine empoze edilen kendi dürtülerinden feragat ediş üzerine dayanır.
Yetişkin olan insan kendi çaresizliğini çocukken deneyimlenen çaresizlik imgesininkine ve koruyucu bir babaya olan arzusu ile kendi çaresizliği arasında kurduğu bağlantıya göre yorumlar. Babaya duyulan bu arzu baba imgesini idealize eden tanrıların ortaya çıkış nedenidir. Din bir çeşit insanlık nevrozudur-yani kollektif bir takıntılı nevrozdur[Zwangsneurose]
doğaya ilişkin bilginin gelişimi ile din, gitgide doğa güçlerinin üstünlüğü, ölüm ve hastalıkla barış yapma fonksiyonunu yitirmiş[ölüm, hastalık ve üstün doğa güçlerini teskin etme fonksiyonunu yitirmiş], geriye sadece kültürel fonksiyonu kalmıştır. Dinin amacı şimdi her şeyin ötesinde, kültürün yasaklarıyla uzlaşmadır ve bu ise dini tanrısal kaynağına dayandırmak ve dinin bu kaynağa kadar izini sürmek ile başarılır.
Ortaya koyulan bu kuramın doğruluğuna ilişkin kanıtlar yetersizdir. Fakat bu kuram oldukça etkilidir. bu kuramın etkisi şundan ötürüdür; dinsel tasarımda sözkonusu olan arzunun tatminine ilişkin[Wunscherfüllungsphantasien] fantezi sözkonusudur. Çaresizlik karşısında korunma ihtiyacını sözüm ona sanrısal bir biçimde tatmin eder. Din bundan ötürü sadece basit bir yanılgı değildir, o bir yanılsamadır, dini düşünce veya tasarılar salt yanlış değildir, din arzunun düşsel bir tatmininin dışa vurumudur.
dinin kaynağı nihayetinde domine eden bir doğadır. Din ilksel babaya karşı işlenen cinayet ve mezkur olayların yarattığı suçluluk duygusu üzerine dayanır. Kültürel buyrukların dinsel yorumu-tanrısal bir kaynağa geri gidiş- bunda ötürü salt hatalı değildir, aynı zamanda tarihsel bir hakikati de içerir. Bu kültürün kurulması için baba ile olan ilişkinin anahtar rolünü göstermektedir. bilimin gelişmesi kaçınılmaz olarak dinin çöküşünü de beraberinde getirmiştir. bu ne acınması gereken ne de tehlikeli olan bir şeydir.çünkü din insanları mutlu kılmakta başarılı değildir ve dinin moral bir araç olarak harekete geçirme gibi bir gücü de kalmamıştır.
din eleştirisi tehlikelidir, eğer sadece eğitimsiz olanlar tarafından yapılmaya başlanırsa, çünkü kültüre karşı mukavemet gösterenler bunu destekler. Genellikle din eleştirisinin popülerleşmesi kaçınılmazdır. Eğer kişi kültürü onun yok edici etkisinden korumak istiyorsa, o bundan ötürü alternatifini ortaya koyar; ya kişi bunun için eğitimsiz bir sertliği bastırmak ya da insanın kültüre karşı olan tutumu yeniden şekillendirilmelidir. Freud dinin bir nevroza benzer biçimde ele alınabileceğini de iddia etmiştir.