filmi henüz izlemedim, fragmandan ve işin içinde ilksen başarır ve mert fırat'ın olmasından dolayı beklentilerim çok yüksek. bu ikiliye dikkat (bkz: başka dilde aşk)
Nehir bir gün kulağına çalınan bir şarkıdan çok etkilenir ve şarkının yaratıcısını merak eder. Bir süre aradıktan sonra karşısına çıkan müzisyen Ozan'la aralarında kısa zamanda tutkulu bir aşk başlar. Ancak kişilikleri ve hayata bakışları arasındaki uzlaşmaz farklar, ilişkilerinin inişli çıkışlı olmasına yol açacaktır.
Başka Dilde Aşk(2009), Atlıkarınca (20109 ve Erkek Tarafı Testosteron'un (2013) yönetmeni olan ilksan Başarır, dördüncü filminde yine başrol oyuncusu Mert Fırat ile birlikte imza atıyor. Bir Varmış Bir Yokmuş, temel çatışmasını iki başkarakteri arasındaki karşıtlık üzerine kuran romantik bir yapım. (Altyazı, Mart 2015)
Bir aşk filmi yapmanın zorlukları ve kolaylıkları vardır elbet."Bir Varmış Bir Yokmuş" zorlukların üstesinden pek gelemeyip, kolaylıklara sapmayı tercih etmiş bir film. Zor olan, filmdeki kızın (Nehir) ve erkeğin (Ozan) hayata ve ilişkilere farklı bakan insanlar olmalarına rağmen birbirlerinden çok hoşlanmaları ve aşk ilişkilerini sürdürmeye çabalamalarını anlatmak. Film bir süre bunu anlatacakmış gibi yaparak umut veriyor en başta. Bir rock grubunda solist olan Ozan'a aşık olan anaokul öğretmeni Nehir, bu birliktelikte sık sık hayal kırıklığına uğradığı durumlar yaşasa da uğraşır durur. Ozan'ın onu bir türlü istediği gibi sahiplenmemesinin bir nedeni vardır oysa... Filmi izlerken bir süre sonra tahmin edip de "Lütfen öyle çıkmasın" diye dilediğiniz bir 'neden'o üstelik!
Kadınların gizemli erkeğin cazibesine kapılıpü, onun gizemini çözüp, sonra da onun tedavi etmeye çalışması klişesi, "Alacakaranlık", "Grinin Elli Tonu" ve diğer taklitleri gibi yabancı, "Issız Adam", "incir Reçeli 1-2" gibi yerli örneklerle sık sık kendisini göstermekte. ilk filmi "Başka Dilde Aşk" ile bu klişe hikayeyi bozan yönetmen/oyuncu ikilisi bu sefer daha bildik sularda dolaşıyorlar. Pek de derinleşemeyen Nehir karakterinin Ozan ile yaşadığı ilişki düz bir çizgide pek de dişe dokunur bir şey anlatamadan ilerleyip klişe bir finalle bitiveriyor. Mert Fırat'ın gayet inandırıcı rock solisti performansıyla dikkat çektiği filme kötü denemez belki ama malesef ikinci yarısından dolayı oldukça sıradan... (Burak Göral, Sözcü, 07.03.2015
oyuncular çok başarılı, müzik harika, görüntüler on numara olsa da; konunun klişeliği filmin hak ettiği puanı düşürüyor ne yazık ki. fragmanlarını izlerken gümbür gümbür bir aşk hikayesi izleyeceğimi sanmıştım, 'hmm, peki madem' diyerek çıktım. türk sinemasının aşk filmi senaryosu, kurgusu üzerine daha yiyeceği 40 fırın ekmek var.
ha şunu da belirtmek isterim başta mert fırat olmak üzere oyuncular çok başarılıydı. özellikle film müziklerini kim hazırladıysa çok kaliteliydi. yani gerçekten vah belinda diye bir grup olsa gidip dinlenir, bende öyle bir his uyandırdı.
Senaryosu çok basit sıradan olmuş. Oyunculuğa gelince 10 numara ama mert fırat yardırmış yine müzik grubunda ki abilerde öyle, ayrıca şarkılar da süper olmuş.
bazen insan vücudundaki olayları anlatan bazende buluşlardan tarihin derinlerine götüren çizgi dizi. çok yararlı bulmamla birlikte çocuğu veya küçük kardeşi olan hatta sizlere bile izlemenizi öneririm. http://www.youtube.com/watch?v=pvqjIbgUWnU
çeşitli hikayelerden oluşan bir ayşe kulin kitabı. normal şartlarda ayşe kulin'i pek sevmem. bu kitaba da zaman geçsin diye başlamıştım fakat hikayeler hoşuma gitti. kitabı çift taraflı yapması da dikkatimi çekti, beğendim. masal kısmında, son hikaye olan ada'ya mektuplar bölümü en çok hoşuma giden yer oldu kitapta. ayşe kulin bir nevi ütopyasını yazmış burada. üç boyutlu zamanlar, eflatun-kırmızı gözlü insanlar, 100'den fazla duyu, uzaylılar, rams gezegeni vs... gerçekten çok beğendim son bölümü. hatta bitirdiğimde, yani az önce, bitti diye ağlayacaktım az kalsın.
ayşe kulinin yazmış olduğu kitap. daha önceden adı aylin adlı kitabını okumuş idim. ilk kitabını okumama rağmen dilini beğenmemiş, farklı kitaplarını okuma gereği duymamıştım. ne yazık ki kitapçığa girdiğimde okunması gereken kitap listesinden herhangi bir kitap adı aklıma gelmeyince bu denk geldi ve listede barındığını anımsadım. ben beğenmedim. ne kitabın içeriğini, ne ayşe kulinin anlatış şeklini. zaman kaybı, kesinlikle.
insanoğlu da öyle işte;
bak! asırlar boyu yaşanan onca hikaye var;
korkma, dön bir arkaya ve geçmişteki yaşanmışlıklara bak...
önce varlardı, şimdi yoklar...
sonuç bu işte; insanlar kendi hikayelerinin başkahramanlıklarını yaşarken aslında bir vardır bir yoktur.