bak mesela bu ülke hollanda olursa çok daha kolay batırmak. zaten bir sürü şehri deniz seviyesinin altında. o duvarları yıkarsak direkt batık ülke olur, atlantis gibi olur.
ekonomisinin yabancılar tarafından idare edilir hale gelmesi, yerel üreticiyi desteklemek yerine ithal mallara yönelme, sanayileşme adı altında ekilebilir topraklarına sanayi bölgeleri kurma, ekilemez alanları da ciddi yatırımlarla eklebilir hale getirmeye çalışıp, farklı yatırımlarla değerlendirilebilecek arazilerden muhtemelen yapılan yatırımın çok altında geridönüş alma, "sen osun, busun, şusun" diyerekten ülkeyi önce kutuplaştırıp sonra da bölme, düşünen yerine tüketen, hiç bi halttan anlamayan televole nesilleri büyütme,... *
(bkz: ülkenize sahip çıkın)
*ülkeyi dışa bağımlı hale getirmek.
*ülkenin dilini köreltmek.
*etnik ayrımlara yol açacak simgeleri siyasette kullanmak.
*diğer ülkeleri içişlerine karıştırmak.
*dış politikadaki basiretsiz davranışlar.
*ülke basınının satılık olması.
*eğitim sisteminde eşitsizlik yaratmak ve sistemdeki aksaklıkları giderememek.
*yer altı zenginliklerinin kullanılması hususunda yeterli teknolojiye sahip olunamaması.
*askeri alanda kullanılacak silahları emperyalist ülkelerden teminetmek.
bu yazdıklarım ülkeyi tam anlamı ile batırır mı?
- bilemem.
_fakat! diğer ülkelerden neredeyse bir asır geride bırakır.
büyük devletlerin küçük devletlere uyguladıkları için;
kriz çıkartmak. batırılacak ülkede önce ufak çaplı krizler çıkarılır ve bunlara geçici çözümler bulunur. çözümler sorunları kökten çözmediği için ülke kendini daha büyük krizlerin eşiğinde bulacaktır. iç politikada krizlerle uğraşılırken dış politikada etkisiz kalınır. büyük devletler, kendilerine rakip olabilme potansiyeli olan ülkelere karşı kullanır ve çok başarılı olurlar.
ilk önce elinde gelir getiren şirketleri satılır özellikle bu şirkeler o devletin kritik noktaları olmalıdır ki o devlet on yılda bir daha çıkamayacağı kadar batsın. mesela tüpraş, telekom, petkim gibi. sonra o devletin limanlarını, üslerini düşmanlarına peşkeş çekeceksin ki senin kurtuluş savaşında sırtından bıçaklamış kişilere, sonra devletinin haysiyetiyle oynayacaksın binlerce vatan evladını öldürmüş kişilere el pençe divan durcaksın sayın diyeceksin onlara. ülkenin kurucusunun kulağını vermiş dinlerken fotoğrafı varken sen gidip halkınla lanlı lunlu konuşacaksın. *
toplumu birleştirici iki unsura en yavaşından, bir şekilde adapte etmek: din ve ırkçılık.
böylece o insanları hayatın tek ve en önemli unusuru saydırmak.
sonra...
%100 homojen bir küçük devletin olmadığı sistemde, aşılanan bu iki unsuru ayırıcı bir şekilde kullanmak ve sonrasında kaynaklarını güç dengesi yaparak hortumlamak.
şöyle düşünelim: iki tane diken koyun yanyana, bu iki dikenlerden ne kadar uç bir noktaya gidersek, bunları birbirinden o kadar ayırmış oluruz.
eğer toplum içinde din ve ırkçılık tek ve nihai unsur olarak belirlenirse, bir müddet sonra insanlar dinleri ve ırkları ile tanımlanmaya başlar.
"sen alevisin", "sen şiisin", "sen hristiyansın" veya "seni hınzır kürt seni", "seni hınzır rum seni" gibi...
bunu düşünememiş mi onca lider, önder, yöneten, karar verici???
düşünmüş tabi?
insanlar dinlerini kendi aralarında bir ayırıcı unsur olarak görmesin diye, laiklik vermiş,
insanlar ırklarını kendi aralarında bir ayırıcı unsur olarak görmesin diye, ulus-devlet vermiş,
ki böylece herkesin milliyeti, sınırları içinde doğduğu toprakların milliyeti olmuş ve bu sayede kimsenin kafatasına bakarak ırkını bulmak zorunda kalmamışız. sonra buna da millietçilik demişiz.
ki böylece herkes dinini istediği gibi yaşamış, herkes devlet önünde eşit bir konumda bulunmuş ve hiç bir şekilde karşıdakine iat olduğu dini belirtmek zorunda kalmadan ve bunun reklamını yapmadan dinlerini rahat ve rahat yaşamışlar. böylece bunlara uyuz olanlar: biz inanmıyoruz demek zorunda kalmamış ve dinler pek bir mutlu olmuş.
tabi tabi, laiklik dedim ya ben, kafadan kötüleyin bu söylediklerimi sevgili okurlar, laiklik kötü, laiklik - ulus-devlet tu kaka bişey, ne de olsa bir insan hem laik hem müslüman olamaz, ne de olsa bir ulus-devlet'in miladı doldu.
bu kadar okuyup anlmaya çalışmanıza veya anlamış gibi yapıp kafadan anti-tezini yaratmaya gerek duyulmayan başlık:
buyrun, burda yıkılmakta olanı var!
örnek olarak bizansı alıp buradan yola çıkarak bir cevabını bulabileceğimiz soru:
bizans imparatorluğu - nam-ı değer doğu roma imparatorluğu - fethedilmeden önce çok önemli iki sorun yaşıyormuş:
acaba hristiyanlığı en güzel ortodokslar mı yaşar, yoksa katolikler mi?
acaba bu peri denilen şey, erkek mi dişi mi?
sonra bunların arasını açmak için zekasını kullanabilen bir ırk varmış, bunlar gitmiş, ortodokslara:
"biz size gerekirse para karşılığında katoliklere olan savaşımınızı desteklemek için asker verebiliriz."
ortodokslarda kendilerini çok zeki sanıp bu müslüman ırk'tan asker istemişler, çünkü gerçekten hınzırlar çok iyi savaşıyorlarmış ve çok da güçlülermiş.
böylece katoliklerle ortodokslar daha da bir ayrılmışlar: katolikler ortodokslar için iyi bir malzeme bulmuş:
"bunlar müslümanlarla anlaşabilecek kadar aşağılıklar, ulan belki barışırız diyoduk bu sefer kesinlikle bunların sonunu getirmeliyiz."
türkler ortodokslarla çok iyi anlaşmış, kendilerini pek bir sevdirmişler daha bir kaç zaman önce topraklarına lök gibi oturup orayı yurt benimsedikleri yerin halkına.
e halk da kendi arasında bölünmüş, periler dişidir diyenler yolun kuzeyinden, erkektir diyenler güneyinden yürüyorlarmış. evet evet, böyle basit salakça bir konu yüzünden yürüdükleri yolları bile ayırmışlar hatta bir ara imparatorlukta kurtarılmış bölgeler yaratmışlar kendilerine*.
neyse dağıtmayalım. sonra bir gün bu müslüman türkler, stratejilerini yaptıktan sonra ortodokslara saldırmııııııış,
ortodokslar yardım istemiş, katolikler "ı-ıh daha vermeyiz biraz burnunuz sürtsün. bak gördün mü müttefiğini!" demiiiiş,
kızmış ortodoks, "vermeyin lan vermeyin size mi kaldık" demiş ama onlar da biliyomuş bu işin aksi halde olmayacağını. bu arada bazı halk yığınları ısrar ediyormuş bağırıyorlarmış mitinglerde "birleşiiiiiiiiiiiin, birleşiiiiiiiiiiiiiin!!! diye.
neyse uzatmayalım, okumayı pek sevmiyen bünyelere rahatlık verelerim gözlerini yormasınlar çok daha önemli işlere yarayacak onlar... sonra bakmış ortodokslar gidici, katolikler dönmüş, "iyi iyi alın yardımınızı veriyorum", ortododksların cevabı ise çok daha enteresan olmuş:
-ulan amaaagoduuum, ülke mi kaldı? yardım değil, kötümüzü versek kurtulamayız artık.
sonra ortodokslar gitmiiiiiiiiiiiiiiiş...
bir ülkede böyle yıkılmıııııııııııııııııış...
periler dişi mi erkek mi? bilmem, onu ülkeyi kaybetmek zamanına gelinirken anca tartışmayı bırakan rumlara sorun, onlar daha iyi bilir, çünkü çok tartışmışlar bu konu üzerinde.
binlerce suçsuz günahsız insanın ölümünden sorumlu aynı zamanda ülke'nin bölünmesi için çaba harcayan bir terör örgütü liderine * "sayın" diyebilen, ülke'nin bütün kurumlarını özelleştirme adı altında yabancı sermayeye peşkeş çekebilen bir parti liderine seçimlerde hala oy verebiliyor olabilmek ülke'nin batırılabilmesi için cahil halk tarafından kullanılabilecek en önemli tekniktir. *
