macera devam ediyor
......aradan dört ay geçer.
''vay be ne günlerdi,şimdi mutlu bir çiftiz'' demek ister miydim bilmiyorum ama, değiliz. hala arkadaşız ve ben bu duruma epey alıştım. her gün telefonla konuşuyor, uygun zamanları kollayıp haftada bir-iki bazen üç kez buluşuyoruz. artık sorgulamıyorum. buluştuğumuz zamanların tadını çıkarmaya çalışıyorum.
karşı cinsten sevgilin olmayan, ya da olma ihtimali olmayan kişilere de gerçekten değer vermeyi öğrenmelisin. öğrendim, uzun zaman önce. artık daha mutlu bi insanım.
değilim. mutlu ya da benzeri bi şey değilim. ama kendimi boşlukta da hissetmiyorum. kafamdaki belirsizlik yok oldu.
bi kaç ay sonra 1 senedir tanıyor olacağım. hayatımda önemli bi yere sahip oldu. epey önemli bi yere. şunu farkettim ama; ileride (olmasını istediğimden emin değilim artık) sevgili olmasak da, epey iyi vakit geçirdik ve memnunum. evet, ben memnunum. mutlu, mutsuz ya da başka bi şey değil. memnun.
beraber geçirdiğimiz vakitler gerçekten güzeldi. sevgilim olabilecek ''herhangi biri''yle geçireceğim anlardan çok daha doluydu.
uzun uzun yazmaya üşeniyorum.
ileride ne olur bilmiyorum ama sevgili olmayacağız. ve buna gerek de yok. beraberken iyiyim. daha iyiyim.
bazen o kadar yorar ki bu durumun yarattığı belirsizlik tutup yakasından sarsmak istersin, 'neyiz ulan biz, söyle artık!' demek istersin. olmaz ama. lanet.
Belirsizlik durumu. Çok kötüdür, karşılaşıldığı zamanlar duygusallığa kapılmamak gerek reailst olmalı olur veya olmaz bu sorunun cevabını verebilmeli insan. Bir kaç aydır yaşadığım bir durum ama olmayacak sanırım, soğumamız gerek.
iki taraftan da kimsenin atağa kalkmaması sonucu uçuruma giden bir birlikteliktir.
yıllar boyunca gözünün içine bakarak "acaba ne zaman teklif edecek" düşüncesiyle yaşamaktır.
lan sadece iki kelime ya "seni seviyorum" diyeceksin, hepsi bu kadar. lanet olsun içimdeki dost sevgisine
satranç oynamaktan farksızdı ilişkimiz. çok fazla yakınlaşmaya çekiniyor, farklı piyonları küçük adımlarla ilerletiyorduk. her fırsatta birbirimizi görmek için bahaneler uyduruyorduk. gel zaman git zaman daha da yakınlaştık. birlikte sinemaya gidiyor, sevdiğimiz şarkıları birbirimize beğendirmeye çalışıyorduk. biralarımızı yudumlarken eski ilişkilerimizden bahsediyor, yalnız öleceğimiz üzerine şakalar yapıyorduk.
her şey çok güzeldi aslında. işin en kötü yanı her konu da olduğu gibi belirsizlikti. flört mü ediyorduk yoksa dertleşiyor muyduk? yoksa hoşlanılan kızın kankaya dönüşmesi böyle bir şey miydi? tüm bu sorular aklımdayken eskisi gibi olmazdı. bir hamle yapmalıydım. yapmadım.
aylar önce ortak bir arkadaşımız vasıtasıyla tanıştık. tanıştırılmamızda özel bir amaç yoktu. zaten daha önce de karşılaşmış ama tanışma gereği duymamıştık. o, her 5 erkekten 3'ünün güzel bulacağı, 1'nin anında asılacağı türden bir kızdı. bense gören her 5 kızdan 4'ünün dönüp de tekrar yüzüne bakmayacağı, 1'nin ise ''ayy çekil şurdan öff!'' diyeceği türden bir erkektim. zaten az arkadaşım vardı. aslında bu tamamen kendi tercihimdi. ve aslında çok az kişi bana gerçekten tahammül edebiliyordu.
ortak arkadaşımız, o ve benden oluşan üçlüye o ikisinin bir ortak arkadaşı dahil oluyor, bir günde tanıştığım kişi sayısı toplam tanıyıp da değer verdiğim insan sayısında kendine yüksek bir yüzde elde ediyordu. dört kişilik bu grupta kendimi yancı gibi hissediyordum.
dördümüz sabahtan akşama kadar birlikteydik. ''düzeyli'' bir ilişkiye başlamak için ideal bir mekan olan tüyap kitap fuarındaydık. evlerimize dağılırken birlikte fotoğraf çekildik. yapmacık bir gülümsenin yüzüme hakim olduğu o ilk fotoğrafımızı da o zaman çektirmiştik. yakın gelecekte uzun uzun birlikte zaman geçireceğimizi bilemezdim.
birlikte olduğumuz ortamlarda arkadaşlarımız birbirimizden hoşlandığımızı imâ etmeye başlamışlardı. birlikte geçirilen uzun zamanların ardından arkadaşlarımızın baskıları ''sevgili olmayı denesenize''den, ''artık sevgili olun lan!''a dönüşmüştü. biz bu baskıları benim fikrim olan (mal kafa konuştu) ''boşver şakaya vuralım onlar da söylemekten vazgeçerler'' le yıldırmaya çalışıyorduk.
arkadaşlarımız zamanla konuyu kapattılar. ama benim (ortak olmayan) arkadaşlarım her seferinde inceden aklıma giriyor, birlikte takıldığımz her an ''oooo'' çekiyorlardı. ben de inceden düşünmeye başlamıştım. '' acaba olur mu lan?, nasıl olucak ki ulan?ulan!''lar aklımı karıştırmaya başlamıştı.
adamakıllı bir sonuca bağlanamayan bu ilişki birbirimize karşı üstünlük savaşına dönüşmüştü. artık sinsice planlar kuruyor, karşıdakini yenmek üzere cesurca hamleler yapıyorduk. artık iyice birbirimizden uzaklaşmaya başlamıştık. karşılaştığımız yerde neredeyse birbirimize selam vermez olmuştuk. iyice soğumuştuk birbirimizden.