"o"nun yanınızda olmaması. kim bilir n'apıyor, kiminle nerede diye düşünmekten mutluluğa ayıracak pek bi vakti kalmıyor insanın. aşk acısı çektiği sürece bi insan mutlu olamaz olsa bile tam olamaz. bi mutlu olup keyifden viskimizi yudumlayıp çikulatamızı yiyemedik. ulan kahpe hayat...
ölümsüz olduğuna dair vahiy geldiğini düşündüren kişinin hissidir.mutlu olmak için devamlı neden aramak yerine her nedeni mutluluk sebebi olarak görmek çözüm olarak sunulabilir.
mutluluğu beşeri aşkta aramanın neden olduğu bir durumdur genel olarak.
başarı, ekonomik zorluklar, sevilenlerin kayıpları da mutsuzluk nedenidir elbette ama tüm bunlardan sıyrılabileceğimiz şeyin bir kadının/erkeğin kolları arasında güven içinde uyumak olduğu yanılgısına düşeriz, mütemadiyen.
mutluluğu tevekkülde, şükürde ve ilahi aşkta aramak her şeyi daha güzel görmeye ve daha kolay kabullenmeye neden olur oysa.
bir nefeslik ömür; aklınız, bedeniniz ve ruhunuz "teşekkürler" demeyi bildiği sürece mutlu geçmesi işten bile değil.
mutlu olası yoktur, o yüzdendir. yoksa o kadar küçük nedenler var ki mutlu olabileceğin... tamam belki o kadar sıkıntının içinden çok küçük oldukları için göremiyorsundur ama ulaşmak için deşmek lazım bazen.
türk vatandaşı olmaktır. realite bu be kardeşim bu ülkede yaşayıp da mutlu olabilmek için ya ermeni ya yahudi olacaksın. gerçi dünya böyle amuna koyayım. düşünmeyeceksin en iyisi düşündün mü kafa gidiyor aga.
kesinlikle mutsuz olmayı bir yaşam tarzı haline getirmekle ya da mutsuz duruş pozlarıyla alakalı olmayan halet-i ruhiye. ne acıların çocuğu oldum ,ne her şeye sahibim ama gel gör ki bedbahtım tripleri kutupları bana gelmedi en yeşil çam menşeilisinden. bundan muzdaribim , insan sarrafı sayılmasam da ve kendimi konu odağı olarak -haşa- görmesem de çoğu insanda gözlediğim gibi.
son bir kaç senedir bir sonraki günü düşünmeden kendimi kaybede kaybede gülemedim ya da saat maat kurmuyorum arkadaş ne zaman sabahı şerifleri hayırlarsam da diyemedim.
istediğimi yiyemedim yazlara giriyoruz diye mesela en alenisinden.
olmak istediğimden uzaklaşıp olduğuma dönerken hep insanlar "ne der , ne düşünür" görünmez kalkanını tüm gücümle bir türlü itemedim de. ve güzeli sevdim , sürdüremedim ben en tutkulusundan.
ve bu sırada en çok küçük çocuklar dikkatimi çekiyordu bu monotonluk maratonunda. bir sokak köpeğini kovalayabiliyorlardı ya da kendinin 3 katı insanlara istedikleri kadar gözlerini dikip bakabiliyorlardı. en uzun vadeli hedefleri bacaklarının arasından arkalarına bakmak olması bile dönüp de geçmişle yüzleşme korkusuna sanki nazire yaparcasına bir çırpıda ve düşmekten sakınmaksızındı.küçük çocukların.
eski dostlarının yerini hiç bi şey tutmadığından haberdar , sistemin seni bir döngüye kendini dahil etmeni sağlamasına rağmen , onun içinde yalnızlaştırmasın mıdır bilemedim nedir bu naletin sebebi? fiziksel olarak belki değil ama zihinsel esasta bir türlü dinlenemedim eski sövmeleri bıraktığımdan beri. ve son tahlilde her akşam yatmadan kapıyı biraz araladıktan sonra içeri dolan ay ışığı refakatimde sordum kendi kendime .