bir turist ömer hikayesi

entry10 galeri0
    1.
  1. turist ömer karakteri'nin hayatını konu alan kısa belgesel tadında film. aldığım duyuma göre, hasmet ibriktaroglu şu an bu senaryo üzerine çalışmakta ve yakında bu başlık altında paylaşacakmış.
    3 ...
  2. 2.
  3. bu gece, saat 00:00'dan itibaren paylaşacağım. turist ömer karakteri'nin geçmişi ve son anlarını konu alan kısa öykü.
    1 ...
  4. 3.
  5. Turist Ömer' in televizyonda ve sinema da görmediğimiz zamanlarını anlatacak yazı dizisidir, hasmet ibriktaroglu nun bu gece paylaşacağını söylediği yazı dizisidir.
    1 ...
  6. 4.
  7. aslında bir saattir, doğru başlığı bulamadım. amerika'da olsaydık seçenek çoktu, the turist omer movie, the turist omer returns, begins, rising...vb isimler koyarak yazıma başlamış olurdum. bir gariban'ın hikayesini çoğu kimse merak etmez aslında, başlığı afilli olsa da değişmez bu durum... bizler, turist ömer'de kendimizi bulduk çoğu zaman, onun gibi hayatı boşvermek, aldırmamak istedik, ama başaramadık. bize saflığı, kalenderliği öğretti turist ömer. onunla dünya'yı, hatta uzay'ı keşfettik.

    peki ya çocukluğu, gençliği, ailesi ? onları asla bilemedik, tanıyamadık, öğrenmedik...

    kardeşi var mıydı mesela ?
    babası; ne iş yapardı ?
    onu yalnızlığa, garibanlığa iten sebepler neydi ?

    işte bu ve bunun gibi, birçok soruyu, bu başlıkta yüzeysel bir şekilde keşfedeceğiz. başlık tanım turist ömer'in 1925 - 1964 ve 1973 - 1995 yılları arasında'ki yaşamını konu alan kısa hikayesi'nin adı.

    yardımları için; akilluslu'ya teşekkürler...

    '' sadri alışık'ın anısına saygıyla ''

    kısa öykü adı : bir turist ömer hikayesi

    kısa öykü konusu : turist ömer' in bilinmeyen yönleri, ailesi, yaşantısı.

    turist ömer jenerik ;



    ( ekim, 1925 - istanbul / paşabahçe. )

    ( turist ömer, iç ses olarak hikayesini kendi ağzından anlatmaya başlar, biz ömer olayı anlatırken, siyah beyaz fonda, iki katlı bir ahşap binayı görürüz, evde bir telaş vardır. ebe, rıfat bey'e bir oğlu olduğunu müjdeler. )

    ( canını sevdiimin memleketi, şehr-i istanbul. o zamanlar, daha bi nazlı, daha bi güzel annadın mı. na, burası bizim fakirhane işte, paşabahçe'de doğmuşum, sayı bilip sünnet olmuşum. şimdi oralara, koca, koca binalar dikildi diyorlar, gitmedim, gidemedim. anılarımın, hatıralarımın enkazının üzerine, ensesi kalınların diktiği o koca binaların altında ezilen çocukluğumu arayamazdım. neyse, hicaz faslını geçelim, asıl mevzuya gelelim. ben ömer, turist ömer. günleri lacivert, akşamları 5 kadehten sonra cilalı ve neşeli geçen bir garibanım annadınmı. na işte buda doğumumu müjdeleyen ebem iyi mi...)

    ebe : ( kapıdan çıkar ) müjde, müjde...! bir oğlunuz oldu.
    rıfat : oğlan he, hey yavrum heyyy... yüce rabbim, sonunda isteğimizi kabul eyledi ha. safiye, safişim nasıl, iyi mi o da.
    ebe : iyi, iyiler.

    ( 1932 )

    ( bizim peder, eski istanbul beyfendilerindendir, cebi meteliğe kurşun atar amma yüreği, külçelerce altın çeker annadın mı?, gariban babam memur rıfat, cefakar anam ev hanımı safiye ben doğunca çok bi mutlu olmuşlar, ne kadar zengin mal-ü hulya varsa kurmuşlar. büyük adam olacak, okuyacak, bir memuriyeti olacak, falan, fişmekan davaları iyi miii. nerden bilsinler, benim haylaz ruhlu olacağımı. heaa unutmadan, bi de babaannem vardı benim. allah rahmet eylesin, gençliğimi göremedi, çocukluğumdan çok çekti. )

    ( turist ömer, babaannesi namaz kılarken, etrafında koşturmakta, sırtına çıkmaktadır. babannesi, onun yüzünden namazı yarıda keser)

    babaanne : ( yüksek sesle ) allah - u ekber !...

    turist ömer : ( oyun olduğunu zannederek güler ) heyy yavyum heyy... heheh..
    babanne : namazımı mundar ettin, seni gavurun enceği seni. ( kovalar )
    safiye : oğlum, ömer rahat bırak babanneni bakıyım.
    turist ömer : yaaa, canım sıkılıyor, söz verdi hem oyun oynayacaktık daha.
    safiye : babannen, kılsın namazını sonra oynarsınız. haydi, sen dışarı çık biraz, sonra gelince baban ders çaıştırsın sana.

    ( turist dışarı çıkar....)

    babanne : belimi kırıcak bir gün bu velet. çok yaramaz çok, buna ileride sözde geçiremezssiniz siz, yüzverdikçe....
    safiye : ama anne, birtanecik evladımız o bizim, onu sevgiye boğup şımartmıycazda kimi şımartacağız.
    babaanne : bak güzel kızım, evlat, kızsan da, redetsen de, darılsan da gönlündeki yeri asla değişmez, ama siz çok fazla müsamaha gösteriyorsunuz, fazlası zarar.

    ( turist ömer, dışarıda top oynayan çocukların arasına girer , bir süre sonra ileride kaldırımda, tek başına oturan bir çocuk dikkatini çeker, yanına gider )

    turist ömer : hop, karaya vurmuş orkinos gibi ne bi başına oturuyorsun burada, katıl bizede.
    ibrahim* : kafasını kaldırır, yok be biladey izlemeyi seveyim ben, oynamak bana göye değil.
    turist ömer : ( elini uzatır ) ben ömer, senin adın ne ?
    ibrahim : bende ibyahim, ama heykes bana ibo dey.

    ( top ömer in ayağına gelir, ömer gelişine topa hızlıca vurur ve bir evin camına isabet ederk, camı kırar. çocuklar kaçışmaya başlar, kadın 2 kafadarı görür ve bağrınır onlara. )

    (1943 )

    ( çocukluğumuz, mahalle aralarında, beştaş oynayıp, gazoz kapaklarını misket yerine kullanarak geçti, rahmetli peder bey kazandığı 3-5 kuruşun çoğunu, mahalleli'nin camlarını yaptırmaya harcardı, geri kalanda esnafa borç - harç işte. bu sebepten mütevellit, aynı muhitte çok ev değiştirdik annadınmı. bu yüzden adımız, ömer'den turist ömer'e terfi etti annadın mı. bizimkiler hep, mekteb i mulkiyye 'yi bitireyim istemişler, ben ise hayat okulu, kaldırım mühendisliğinden terk olmuşum iyi mi...çocukluğumuz ne kadar afacanlıkla geçmişse, gençliğimizde bir o kadar haylazlıkla devam etti annadınmı. en uzun çalıştığım yer 1 ay'ı ya bulur, ya bulmaz patron'a falsolu bir laf ederekten çeker giderdim. hiç unutmam, bizim peder, bir kelam etmişti, son nefesini verirken, o vakitler'de yeni başlamıştım işe ha. )

    ( rıfat bey, son anlarını yaşamaktadır, evde bir matem havası, komşular kur an okumaktadır. ömer ise babası'nın başındadır.)

    rıfat : ömer, oğlum...

    turist ömer : buyur baba ( elini tutar ).

    rıfat : sana bir nasihatım, aynı zamanda da vasiyetim olsun. artık yeni bir hayata atılıyorsun, ben, belkide ileride annen'de olmayacak yanında. bundan sonra ki yaşamında, işini elinle degil, canınla yap!

    ( hayattan yediğimiz façalar'ın ikincisiydi, diğeri her yaramazlığıma kızsa da, sert görünse de babannem'di. şimdi ise peder bey, yalnızlığa giden yolda emin adımlarla ilerliyoruz iyi mi. bir anam kalmış, bir ben eskidende sessizdi fakirhanemiz, amma şimdi daha 'bi kasvetli, daha bi neşesiz. bizim valide sultan, peder beyi pek severdi, sayardı. onun yokluğuna daha fazla dayanamayaraktan. iki sene içinde onuda peder'in yanına yolcu ettik. gidecek, kalacak bir yerde kalmamıştı artık bende herkes gitti, benim kalmama gerek yok diyerekten terk-i diyar eyledim buralardan, ana, baba sevdamızı dağlayıp, gömmüşüz yüreğimizin derinliklerine, bir fenerbahçe sevdamız kalmış ona tutunmuşuz inceden. gençliğim, berduşlukla devam etmiş, gecelerim çakır'ın meyhanesinde, gerçeklerden, kederlerden cam şişelerin ardına saklanmakla geçmiş, sabahları hep tophanede, balıkçı teknelerinde geçirmişim. valide ve peder bey vapur düdüğü, deniz sesi olup gelirler eksik olmasınlar.)

    (1955)

    ( ilk dostlukları bu zamanlar edinmişim, bir rüknettin abi vardı, sizden iyi olmasın. rahmetli çok kıyak adamdı annadınmı. uzatmalı, nişanlısı bedia'dan çok çekti. ah be rüknettin abi huzur içinde uyu, turist kardeşin seni de, o kenef takunyası suratlı bedia' yı da unutmayacak asla annadınmı. rüknettin abiyi, çakır'ın meyhanesinde, neşeli bir sohbette tanıdım. )

    ( çakır'ın meyhanesi )

    ( turist ömer ve rüknettin bir masada, geceye cila atmakta, kadehleri tokuşturmaktadırlar. )

    rüknettin : neyin şerefine içelim bu gece...
    turist ömer : bu da soru mu, be rüknettin abi, elbette fenerbahçe'nin şerefine...( oradakilere ) bağırın ulan fenerbahçe çok yaşa diye...!
    rüknettin : sen, ne iş yaparsın ömer.
    turist ömer : ben, ben turistim be abiii...
    rüknettin : turist miii... ( güler )
    turist ömer : turrist ömer derler annadın mı. gezerim, amma boş gezerim.

    ( böyle başladı dostluğumuz, çok kral dostlarım oldu benim rüknettin abiden sonra, ali abi, küçük kız ayşecik, Ferit, Beyaz Panter, abilerin abisi Rodrigez, elbette son olaraktan, spagettin, kaptan ve tayfası... hepside kalıbının adamıydılar iyi mi.

    (1973 )

    ( uzay dalgasından sonra, bende duruldum inceden tabii, gene bir, kaç yerde, turistliğimizi gösterdik amma, pek tad vermedi öncekiler gibi. turistliği bıraktım bende, ömer oldum, gariban ömer...)

    ( 1985 )

    yaşlandığımı hissediyorum, ilk defa hem de. onca olan, yaşanandan sonra bunu hissetmek, tuhaf. parktaydım bugün, lacivert bi gökyüzü, bulutların ardından parlayan bir güneş, umut saçan çocukların sesleri. hüzünlendim sebepsiz, şimdi olsaydı benimde bir ailem, eşim, çocuklarım... bankta otururken, dede diyerek bağırsaydı uzaktan, selam verseydim ve gülümseseydim keretaya.

    ( 1990 )

    hey yavrum hey... son hayalimin üzerinden 5 yıl geçmiş, uzun zaman olmuş hayal kurmayalı. ailemi ve dostlarımı daha çok özler olmuşum. na, şu 50 kuruşluk gazozla, bir parça kurulan mal-u hulyalar olmasa, yan çizmiştim şimdiye hayatı.

    ( 1993 )

    sona yaklaştığımı hissediyorum, şu merette olmasaydı hayatımda, belki de biraz daha tadını çıkarabilirdim, canına yandımın şehr- istanbulun.

    ( 1995 )

    ( kamera istanbul'u son haliyle tepeden çekmektedir. arka fonda turist ömer konuşur )

    her hikayenin bir sonu vardır, siz yarım kaldığını düşünseniz de. bu kardeşinizin de hikayesi burada bitiyor işte. nerde miyim ? na !! bakın işte, şu üstünde adı olmayan mezar varya, onun yanındaki taşı bile dikilmemiş benim mezarım, işte turist kardeşiniz orada yatmaktadır. hayat, bir mezar taşını bile çok görüyor, ama olsun mutluyum, sevdiklerimleyim, ailemleyim... saygı ve sevgilerimle karışık selam ederim...

    ve bir şiirle son bulur, eski istanbul görüntüleriyle...

    istanbul Şehri

    Bu benim dünyaya ilk gelişim,
    Yıkarak saltanatını koca fatih'in.
    Kundakla kefen arasında bir gün,
    istanbul, istanbul deyişim.
    Merhaba kızkulesi, merhaba eyüp sultan,
    Kanlıca, şehremini merhaba...

    Bir istanbul esiyor çocukluğumdan,
    Ekşi bozalı, arnavut kaldırımları lapa lapa.
    Yuşa'dan mı okunur o ezanlar, hırka-i şerif'ten mi?
    Komşularımız kaptanlar, malta taşlı ikindilerden kalan.
    Hala o beyaz gergeflerde mi?
    Bir tarihi gömmüşler karacaahmet'inde üsküdar'ın,
    Sanki çarşaflı kadınlar mercan terliklerinde unutulan.
    Duyun-u umumiye emeklisi faytonlar,

    Hala bir sonbahar acıbadem'de,
    Cuma selamlıklarından beri saraylılar.
    Merhaba beylerbeyi, merhaba sultanselim,
    Merhaba iki gözüm istanbul'um, merhaba...
    Aşı boyası sokaklarında ne mevsimler eskimiş,
    Sakalsız saçlar kestirdiğim ince boncuklu berber dükkanları.
    Kapalıçarşı bakırcılar, lacivert mayıslarda köprü altları,
    Ve boğaziçi'nde şirket-i hayriye duman duman..

    Nerdesin o istanbul, nerdesin...
    Hani çıkrık seslerinde mehtapları dinlediğim,
    Mediha teyzelerin leylak bahçeleri,
    Büyükbabamın kuvay-ı milliye hikayeleri.
    Hani tahta tekerlekli arabalarım.
    Hani bayram yerlerinde unutulan asude çocukluğum.

    Gene bir başka istanbul'du bir zamanlar kafesli ıtırlarıyla,
    Beyaz başörtülerin lavanta çiçekli öğleden sonralarında ıslanan.
    Açılır kapanır iskemlelerinde uzun çarşının,
    istanbul'u taşırdı bakır siniler.
    Sultaniyegahtan bir hıdrellez mesiresi,
    Sessiz sadakat şarkıları söylerdi.
    Haliç vapurlarında söz kesilmiş tazeler.

    Hey yavrum hey...
    Burunbahçe dalyanında istanbul'u çekerlerdi denizden,
    Hiç ıslatmadan...
    Kaç bayram mendili geçmişti elimden çeyiz sandıklarının.
    Bütün uykularını koynuma alıp uyurdum istanbul'un.
    Rüyalarımda hala o günahlar uyanır,
    Hiç geçemediğim sokaklarında işlenen.

    Merhaba sultanahmet, yerebatan merhaba...
    Merhaba iki gözüm istanbul'um merhaba,
    Merhaba efendim, merhaba...

    Sadri ALIŞIK

    8 ...
  8. 5.
  9. harikulade bir çalışmadır. hasmet reyiz'in eline sağlık. profesyonel senaristlere taş çıkardığı bir çalışma olmuş.
    2 ...
  10. 6.
  11. Haşmet abinin kaleminin ne kadar kuvvetli olduğunu gösteren, akıcı üslupla yazılmış hikayedir. Daha uzun olsaydı fena olmazdı.
    0 ...
  12. 7.
  13. üstad sadri alışık'ın kült olmuş karakteri'nin kamera arkasında ki hayatını içeren kısa öykü.
    0 ...
  14. 8.
  15. değerli tiyatro sanatçısı selma sonat'ın görüşünü paylaştığı deneme yazısı.

    http://www.uludagsozluk.com/e/20281054/

    --spoiler--
    roman yazmayı düşünüyorum demişsin ama senaryo yazmaya başlamışsın...Turist Ömer Saner film tarafından yazılmış bütün hakları onlara aittir(isim hakkı da)Onlardan bir itiraz olabilir ...Ayrıca yazdıkların bana sempatik geldi roman formatına çevirmeni tavsiye ederim...
    --spoiler--
    2 ...
  16. 9.
  17. kitaplaştırmayı düşündüğüm ve çalışmalarına başlayacağım roman'ın adı, saygılarımla.
    0 ...
  18. 10.
  19. rahmetli sadri alışığın anısına saygıyla yazdığım kısa öykü. saygılarımla.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük