amerikalıların yada avrupanın her ne bok kaynaklıysa yavaş yavaş kültürümüzü sindirdirdiğinin göstergesidir.
modernleşmek diyenler olabilir ama sokayım öyle modernleşmeye, bizim çocukluğumuzda mahalledeki tostçu dayimiz vardı dışarıdan tek yediğimiz o dostlar idi, şimdi daha ilkokul çağındaki veletler topluca bu ismi lazım değil yerlerdeler, gittikçe özümüze yabancılaşan bir nesil yetişiyor.
kesinlikle prim verilmemesi gereken zihniyettir, açık ve net...
Sırf bu yüzden self servis yapılan hiçbir yerde yemek yemem. 1-2 liralık ete 10 lira, 25 kuruşluk ekmeğe 2,5 lira para verecem, bir de sıraya girip avarel gibi elimde tabak çanakla sırada bekleyecem, yakışmaz bize bu yaştan sonra.
Onun için ne zamanki dışardan yemek yemek zorunda kalsam, masama her istediğimin getirileceği yerlere uğrarım, varsın yiyecekler azıcık daha lezzetsiz olsun.
fast food restorantlarıın geneli aşırı kalabalık. eğer self servis olmazsa siparişler karışır ve üstelik ne kadar garson koyarsanız koyun hem servis yavaşlar bu da fast food mantığına aykırıdır hem de fazladan kalabalık yaratırlar ki bu da mekanı iyice çekilmez hale getirir.
not: yazar garsonluk deneyimlerinden yararlanarak bu çıkarımı yapmıştır.
konsepte göre aslında bir ton para vermememiz gereken zihniyet.
fast food, self servis yapan yerler yurt dışında en uygun fiyatlı yerlerdir, cebinde parası olmayan buralarda yer. fakat sığır halkım sağolsun, böyle yerleri bir statü simgesi haline getirdiği için bu dandirik hizmet için üstüne bir dünya para veriyoruz.
bu arada güleryüzlü olmayan kasiyer ne kadar can sıkıcı olsada biraz hak vermek lazım, 800 liraya yağ kokusunun içinde 8 saat yeri gelince 12 saat sende kalsaydın, gülecek yüzün kalmazdı.