bir tatmin aracı olarak evrimi reddetmek

    1.
  1. dogmalardan kaçamamaktır. bunu yapan arkadaşlar kendilerinin ayrıcalıklı oldugunu, tanrı'nın kendi türleriyle* özel olarak ilgilenip bütün canlılardan ayrı tuttuğunu ve bizzat kendi elleriyle yarattığını düşünürler. burda işin içine insanın kendisini değerli görme eğilimi devreye giriyor. bir şekilde kendi duygularını tatmin etmek için diğer canlılardan farklı oldugun, tanrının sevdiği, biriciği olduğunu düşünmek istiyor.

    ortaçağ'da ve öncesinde dünya nın düz olduguna, gökyüzü ve güneş'in dünya etrafına döndüğüne inanılıyordu. yani insanlar kendilerini evrenin merkezine koymuşlardı ayrıcalıklı hissetmek için. ama gelin görün ki bunun böyle olmadığı artık biliniyor. daha sonra insan dünya'yı güneş sisteminin merkezinde düşündü ayrıcalıklı hissetmek için. ama gelin görün ki durum böyle değil. daha sonra güneş sistemini samanyolu galaksisinin merkezinde düşündü. ama gelin görün ki durum böyle değil. sonra samanyolu galaksisinin evrenin merkezinde oldugu düşünüldü ki böyle oldugunu da hiç sanmıyorum. bunları neden söyledim? bunlar insanın kendisini sürekli bir şeylerin merkezinde görme eğilimini en çarpıcı gösteren örnekler. konuyla ne alakası var? evet var. insan kendini canlıların merkezine koydu bu durumda. kendini ayrıcalıklı ilan etti, evrimi reddedip tanrı'nın insanı yarattığını savunmaya devam ediyor.

    bununla birlikte evrim denen gerçeği tamamen reddediyor. evrim gerçektir. ve her yerdedir. evrim'e inanıyorum diyenler bundan sonrasını okumasa da olur.

    evrim'e inanmıyorum diyenler gelin bakalım.

    düşünün. 1920 lerin türkce'si nasıldı? konuşulan dil nasıldı? daha sonra bir de dönüp 70 lerin türkiyesine bakın. bazı gazate ve dergi arşivlerinden bakabilirsiniz bunlara mesela. sonra bir de dönüp şimdiki türkçe'ye bakın. bakın ve değişim var mı yok mu görün. ee bu dil ile ilgili hani maymunlar felan diyenlere de evrim in sadece evrim teorisinden ibaret olmadığını hatırlatırım. ama isterseniz bir de hayvanlı evrimden bahsedeyim.

    hatırlayın, ortaokul 2 ya da 3. mendel, bezelyeler falan. naptı bu adam? bezelyeleri çaprazladı. kırmızı ve pembe bezelyenin çaprazlanmasıyla pembe bezelye elde etti falan. ee nerede hayvan diyenler biraz beklesin. konumuz çaprazlama. yani anne ve babanın genetik kombinasyonunun çocuğa aktarılması.

    genetiği inkar edecek kadar ilerleyebileceğinizi tahmin etmiyorum. herkes birbirinden farklı taktir edersiniz ki. buna da kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum. genetik bir sorun nedeniyle 3 gözlü doğan bir erkek çocuğu hayal edin şimdi. bunlar olan şeyler malumunuz. bu bireyimizin adı master yoda'ya ithafen yoda olsun. neyse, küçük yoda mız gün gelir büyür ve birine gönül verir. kız da buna karşı boş değildir ve evlenirler. çocukları olur. aa o da ne. normal bir bebek. neyse ilerleyen zamanlarda tekrar kolları sıvarlar bir çocuk daha yaparlar. oh mon dieue, bu çocuk 3 gözlü!!! sonra bir çocuk daha yaparlar. aaaa bu çocuk da 3 gözlü. bak şu işe. daha sonra yodagillerden küçük 3 gözlü çocuklar da evlenir ve onların da 3 gözlü çocukları olur.. uzun vadede 3 gözlü insan populasyonunda iki gözle de görülebilecek bir artış olur malumunuz. bu senaryoya kimsenin itirazı yoktur sanırım. kalıtsal değişikliğin nesilden nesile aktarılması olayı bu.

    ee peki evrim? türlerin farklılaşması? tamam bak şimdi. 1 yoda dan 2 yoda çıkması 30 yıl yukarıdaki örnekte. dünyanın yaşı 4.5 milyar yıl. bu 4.5 milyar yıl da ne gibi farklılıklar olabileceğini sadece hayal gücüne bırakıyorum. 30 değil, 300 değil, 3000 değil, 30000 değil, 300000 değil, 3000000 değil, 30000000 değil, 300000000 değil, 300000000 değil, 3000000000 değil 4500000000 yıl.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük