tek ve gerçek yaradanın, ezeli ve ebedi gerçeğiyle asla yapmadığı adaletsizliktir.
mutlak adalet sahibinin, en küçük adaletsizliği dahi hoşgörmediği gerçek ve sonsuz bir nizamda yaşıyoruz.
yaşadığı hayattaki adaletsizlikleri sorgulayamadan, buna cesaret bulamadan çıkmaza girmiş ve topu tanrıya atmış kişi ezikliği.
kendine yetememişsin,
kimseye yetememişsin, her "olmazda" isyan etmişin,
çaban olmamış, kaçmışsın...
sonra da tanrının adaletsizliği demişsin.
önce bi elinden geleni, sonra elinden gelenin fazlasını yapmaya çalış sonra tanrıya başvur.
hadi canım.
düüşündüm bulamadım, her aklıma gelen şeyde onun büyüklügünü anladım, çünkü o rahman ve rahim olandı ve kendisine hakaret edene bile rızk vermesi onun şanından, yaratıcısını tanımaktan aciz, yaratılışına ters kendisini hayvan zanneden ve hayvandan aşagı bir yaşantı ortaya koyana bile yaşama hakkı veriyor, onun ismi ile olumsuz bir kelimeyi yan yana gelmesinden hicap duyarım, allah affetsin.
bir tanrının yapabileceği en büyük adaletsizlik, sözlükdeki cahilce yazılan bir başlıkdır. tanrı nın bir olması konusu doğrudur. fakat soru şekli hatalıdır. öncelikle yaratıcıyı tanımak ve akabinde adaletten bahsetme durumudur ki. yaratıcının el-adl isminden bi haber olma durumu (bkz: en'am 115) tabi inaçsız da olabilir. buda her koyunun kendi bacağıyla ilgili olan bir durumdur.
beni peygamber yapmaması. ben adalet olduğunu düşünmüyorum bu konuda.
bende arap yarımadasında doğup, peygamber olacak şekilde yaratılabilirdim. ya da yüce yaratıcı neden yakacağı ve cehennemde cezalandırılacağını bildiği kullarını yaratıyor. e tabi burada zararlı çıkacak olan kendisi değil de ondan. kendisine tavsiyem; hep cennetlik insan yaratmasıdır.
yoksa bunu yapacak kadar kudretli değil mi?
benim fazla muhabbetim yok kendisiyle. benim için bi sorup gelsen?
(bkz: Bir tanrı)konusunda anlaşma sağlanmış durum. Evet tanrı bir. öyle bir ki ikincisi yok. ikincisi olmadığı için de gücü herşeye yeter. Gücü herşeye yeten varlığın da yapamayacağı yok ki (bkz: yapabileceği) olsun. (bkz: en büyük)evet en büyük. ondan daha büyük yok. daha büyük olsaydı eğer zaten onu yaratırdı ki o zaman o benim tanrım olamazdı. ben başkası tarafından yaratılmış bir varlığa inanmazdım. benim inanmam için önce gücünün her şeye yettiğine ikna olmam lazımdı, oldum. Benim inandığım allah, beni hiç memnun olmadığım bir ailenin, hiç memnun olmadığım bir sosyal statünün çevrelediği, memnun olmadığım görünüşte yarattı. Ama o eğer benim memnun olacağım, benim istediğim şekilde beni yaratsaydı ben ona inanmazdım. benim inandığım allah isteklerime göre hamur yoğursaydı, önceden dünyaya geldiğimi, bir kez yaşadığımı ve ne yaşayacağımı bildiğim içim hayallerime göre tekrar dünyaya salındığımı düşünürdüm. oysa benim inandığım allah bana bir kere fırsat verdiğini söyledi ona inanmam için dünyaya bir kez geldiğime emin olmam gerekirdi, inandım. (bkz: adaletsizliği) beni yaratandan değil yarattıklarından öğrendim. baktım ki, yarattığı baba bana zulmetti, kimse yeteneklerimi keşfetmek, eğitmek için uğraşmadı, bana verilen ses, oyunculuk, iletişim becerisini değerlendirmek adına kimse kimse kılını kıpırdatmadı. Ama bana bu yeteneklerin tamamı verilmişti. benim içime mutluluk da verilmişti hüzün de. kazanmak için azim de verilmişti kaybedişler sonrası akıtmak için gözyaşları da. ben mutluluğumu gün yüzüne çıkaracak yolları vicdanımda apaçık görürken hevesimin peşinden koştuğumda hüzünlere boğuldum. Azmettiğim her konuda başarı parmaklarımın arasındaydı, benden daha çok azmedenleri görmediğim için kendimi en çok hakeden zannettim. Durup döndün şah damarıma dokunup, sadece bana sunduğun fırsatları ne kadar kullandığımla beni imtihan ediyor olmalısın dedim. sadece işlediğin yerden sormazsan sen iyi bir öğretmen olmazsın. iyi bir öğretmen değilsen, benim tanrım da olamazsın. içime dolan huzurdu aslında yüreğime serpilen su, o en iyi öğretmendi, işlemediği konudan sormayacaktı, bana verdiklerini ne kadar değerlendirdiğimi kontrol edecek, sadece buna göre not verecekti. Not vermeseydi, o benim rabbim olamazdı. Not, onun beni ne kadar sevdiğini gösterecekti, çünkü ben onu ne kadar çok sevdiğimi hep içimden söylüyordum, o rabbimdi içimden geçeni duyardı ama ben onun bana verdiği notla sevgisini bilecektim.bana neden az not verdiğini sorgulamayacaktım, çünkü benden başkalarının doğdukları konumda, yaşam şartlarına göre ne kadar çaba gösterdiklerini bilmiyor, anlamaya yetemiyordum. zaten, ben herkesin hayatını anlayabilecek kapasitede olsaydım, herkesin kalbinden geçeni okusaydım, ona yararlı olanı verip, gelecekte ona zararı dokunabilecekleri ona sunsaydım kul olmazdım. ben gelip geçmiş gelecek milyarlarca insandan biriydim, ama o nun içimi - dışımı, sevdalarımı-hayallerimi, ayıplarımı-erdemlerimi, çelişkilerimi-itmi'nanlarımı bildiğini biliyordum. okul hayatındaki adaletsiz öğretmenler gibi, iki odalı evde oturanlara da, odası olanlara da, sobalı, kaloriferli evde yaşayanlara da , babası avukat olana da, hademe olana da aynı soruları sorup, aynı cevapları beklemiyordu. yarattığı ortam neresiyse, ne vermişse sadece o kadarı için ona hayat sorgusu vadediyor, seni koşulsuz sevdim, yarattım, kalabalıklar arasında bile sen özelsin bil, senin damarında akan kanın alyuvar sayısını bile biliyor, senden sadece beni bilmeni istiyorum diyordu. Ben o nu bildim. Allahın fakire hırsızlıktan dolayı vereceği ceza ile, zengine hortumundan dolayı vereceği cezanın aynı olmadığını öğrendiğim gün, adaletsizliği bana öğretenlerin sadece insanlar olduğunu anladım. islamın şeriat olmadığını, kuralların insanlar tarafından çer çöp edildiğini gördüğüm gün insanlara değil allaha inandım.
kimi insanı zengin kimi insanı fakir ailelere yollaması, kimisini güzel kimisini çirkin yaratması, kimisini sağlıklı kimisini hasta yaratması, kimisini 10 yaşında, kisini 20 yaşında, kimisini de 100 yaşında yanına alması, kimisini kadın kimisini erkek kimisini de ara ürün olarak yaratması, ama bence en falso olanı kimi kulunu brezilyalı aşırı katolik bir ailenin çocuğu olarak yaratırken kimini de suudi arabistan da bir ailenin çocuğu olarak yaratması ve ikisinden de aynı sevabı ve sıkı islam bağlılığını beklemesi, islamiyetin belki adını bile duymamış olan bir bireyi cehennemde yakmakla tehtit etmesi.
cinsiyet ayrımcısı olması, hep erkeklere çalışması, kadınların hislerini yok sayması, dünyada 100 den fazla ırk varken biri hariç * tüm peygamberleri yahudi milletine göndermesi-şimdi çıkıpta yahudiler yoldan çıkmış falan demeyin yoldan her çıkana peygamber gelseydi en fazla peygamber afrikalı yamyamlara inerdi- daha neler neler.
varlığına inananların kafatası içerisine beyin yerleştirirken, varlığına inanmayanların kafatasının içerisine yerleştirdiği kıvrımsız organdan mütevellit karşımıza bu tür başlıkların çıkması olabilir.
bu dünyada yazılmış oyunu oynadıkları zannedenlerin anlayamayacağı durumdur allahın adaleti. allahın herşeyi bilmesi onun kudretindendir. zaman kavramı sadece insanlar için geçerli bir olgudur. belkide allah katında herşey yaşanmış ve bitmiştir. kimse allahın sınavlarında hür iradeli olmadığını düşünmemelidir. insanlara adaleti emreden şüphesiz adaletlidir.
kendi yarattığı oyuncaklara söz geçiremiyor değil gecirmek istemiyor. insanlara irade vermiş neden çünkü kimin ne bok olduğunu görmek için. adalet kavramını da yaratan o insanı yaratan da o .. ulan o adaletsizde sen mi adaletlisin.