tavsiye edilmeyecek bir şeydir. neden? çünkü, lise yıllarından başlayarak, bunu olmuştum. üstelik o zaman "sabahlama" denen, yeni neslin asla bilemeyeceği bir cinnet hali de vardı. yediğim copun, girdiğim karakolun, yaptığım şerefsizliklerin sayısını bile bilmem... hala çağırıyo ipneler, ama evimiz barkımız var artık; aklı başında adam işi değil bu...
fanatiklik tdk sözlüğüne göre bağnazlık olarak geçiyor, yani at gözlüğüyle bakmak, dış görüşe kendini kapamak,
tam da öyle değilmidir zaten, takımına aşık bi adamı ne -söz meclisten dışarı- takımının şike yaptığını kabul ettirirsin (sanki bütün yargıdaki belgeleri kendi okumuş gibi) , ne o önemli maçtaki pozisyonun aslında faul ya da ofsayt olmadığını (olduğu halde) kabul ettirebilirsin. en temiz ihtimal karşı takım çok ballıdır ya da hakem taraf tutmuştur.
şimdi olayın saçmalığına gelince, bu takımlar neden bu kadar kimi zaman adam öldürecek kadar tutulur ki? herbirimiz tuttuğumuz takımı 4-5 yaşından beri tutuyordur. %2-3 10 yaşından sonra takımını değiştiren arkadaşlar ayrı konudur zaten. şimdi 4-5 yaşında çok mantıklı bi karar verip takımımızı seçmediğimize göre, ya renklerini sevmişizdir, büyük ihtimal bi aile büyüğü aklımızı çelmiş ya da onu sevdiğimiz için onun tuttuğu takımı sevmişizdir. bu böyle başlamıştır. böyle süregelecektir.
takım dediğin sevilir. desteklenir. şampiyon olunca sevinilir, kutlanır. coşulur.
ama bir takım uğruna ana bacı küfürler etmek, kalp kırmak, can yakmak, zarar vermek.. ne bileyim neyin kafasındalarsa...
not: fenerliyim, şike konusunda da çekimserim, olmuş da olabilir yalan da olabilir. iddaa ve lig tv mafyalarının olduğu ortamda herşey söz konusu olabilir. olabilir de olabilir.
nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorsanız ki bilmiyorsunuz bari bok atmayın. gidin seksek oynayın ip atlayın açın televizyondan izleyin maçı. stada gelme deplasmana gitme zorunluluğu yok kimsenin.