Allah, Hz. Muhammed (sas)'e bilmesi gereken her şeyi öğretir ancak söylemediği bir sırr kalır. Hz. Muhammed Allah’a yalvarır ve Allah bu sırrı kimseye açıklamaması şartıyla söyler. Ancak bu öyle bir sırrdır ki, Hz. Muhammed (sas) sırrı tutamaz ve çok güvendiği Hz. Ali'ye, kimseye açıklamaması şartıyla anlatır. Hz. Ali sırrı saklayamaz ve bunu kör bir kuyuya söyler. Sırr o kadar büyüktür ki, kuyu bile sırrı tutamaz ve suyla dolup tasar.
Taşan su yakındaki bir kamışlığa akar. Bir süre sonra Hz. Muhammed ve Hz. Ali kamışlıktan geçerken bir ses duyarlar ve Hz. Muhammed, Hz. Ali'ye döner bakar Hz ali bir şey anlamaz, peygamber efendimiz sese doğru yönelir. Sese yaklaştıkça Hz. ali efendimize ara ara bakmaya devam eder ali efendimiz bunda bir şey olduğunu sezinler ama anlayamaz. Kamışlığa yaklaşırlar ve görürler ki, bir çoban kamışlıktan kestiği bir kamışı üflüyor. Peygamber efendimiz çobana sorar nereden buldun bunu, çoban ileride bir kuyu vardı yıllardır kuruydu ama son günlerde taştı etrafından da kamışlar çıktı bende oradan kestim. Peygamber efendimiz Hz Aliye dönerek "Hani kimseye anlatmayacaktın?" diye sitem eder. Hz. Ali efendim sırrı kimseye söylemeyin dedin ama öyle bir sırdıki akşam yatağa girince dayanamadım neredeyse fatımaya söyleyecektim Hemen evden dışarı çıktım kimsenin olmadığı bir yerde bu kuyuyu gördüm ve kuyuya haykırdım der ve bu kamış (bkz: ney) dir.