sonra o gazla kendini tutamayıp, sağa sola her şeyi ben biliyorum diye saldırmaya başlayandır. netekim sonucunda kendisini meşhur eden sözlükten atılır ama, sorun etmez. zira, müridleri her yerde peşinden gelecektir. lakin kendini kendi gözünde o kadar büyütmüştür ki, hiç bir yerde tutunamaz artık. sanaldan sıyrılıp, gerçeğe döndüğünde ise artık çok geç olmuş olacaktır. inşallah çabuk uyanır uykusundan...
öperek uyandırabilirim...
olay tanınmaktan bağımsız aslında.
üslubunu tanıyorlar ve seni yazdıklarınla bağda$tırarak hakkında bir rol model yaratıyorlar, ardında da sıra ezmeye ya da yüceltmeye geliyor.
saçmalıklar i$te.
(sözlük kavramını da içine alan) sanal ortamlarda popüler olmak o kadar önemli bir konuma getiriliyor ki ki$ide de ister istemez bir eziklik ya da göt kalkması durumu hasıl oluyor. bildiğini yazarsın ya da bilmediğini biliyormu$casına sunarsın, olay bu değil. gerçek bir salaksındır ya da yazmak konusunda yeterli ölçülere sahip değilsindir; üzerine bol gelir "yazarlık" sıfatı, beceremezsin, olay bu da değil.
ki$isel bir mastürbasyon olayıdır benim için sözlükte yazmak. sanal bir bo$altım sistemi, bir rahatlama aparatı, bir "ohh be" butonu. önemsemiyorum hakkımda yazılıp çizilenleri, hiçbiri gerçeği mutlak anlamda kar$ılayacak kadar uzun ölçekli analizler sonucu yazılmadılar ve beni de komplike olarak açıklayacak argümanlar değiller. tanınmak, popülerliğe marjinal eklentilerde bulunmak adına herhangi bir uğra$ı içerisine girerek maskulen tavrımdan, gaz çıkararak televizyon seyretme alı$kanlığımdan feragat etmeyeceğim. burada tanınsam da, di$ ipi kullanmayacağım ve $iiri seveceğim. siyasi fikirlerimde kutupla$malara gitmeyeceğim ve vs vs durumlar da statikliklerini koruyacaklar. membranım halen benim emrimde. umrumda değilsiniz. bunun için yazıyorum. sizi seviyorum.
nasil ki felaketlere katlanmak saglam bir karakter isterse bir kaç zamanlık ün, san söhrete katlanmakta onu da tasimak iyi bir karakter sahibi olmayi gerektirir. eninde sonunda hakiki hayat ve sanal hayat aslinda birbirine benzerler. ikisinde de eğer tabiri caizse makat kalkmasi yuksekse yere cakilmak daha kolay olur. misal olarak hepimiz son bir kaç senedir yukselen ve kayan yildizlari görmekteyiz. düsen daha dogrusu kayan yildiz yilmaz erdogan'dir çünkü yaptiği eylemler olsun, yaptiği işi ikinci plana atmasindan ötürü rezalet islerini ''ben yaptim oldu nasil olursa alacak kek var'' diye düsünmesinden ötürü ayvayi yemiştir. bir de erkan can'a bakalim. kendisi dandik bir diziyi senelerce sirtinda tasimiş ve turk sinemasinin yuz aki olan 2 filme imza atmistir. hatta yavaş yavaş kendini bozmadan iyi eserler ortaya cikarmaya süphesiz devam edecektir. sanal yahut hakikat ikişide ayni seylerdir. eğer kişi bunu taşiyabilecekse ün, şan söhret fena bir şey değildir. ama hergün kendini geçmek zorunda kalacaktir. kendini geçemiyorsa o zaman ayvayi yeme modu başlamistir. velhasil kelam herşey geçicidir. bir yaprak döner bir bkarsin hiltonda sampanya içersin bir yaprak döner bir bakarsin bir sigaraya muhtac olursun. benim cok eskilerden kalma bir tiyatrocu arkadasim vardi. bunun grubunda yetenekli bir oyuncu vardi. bu oyuncu ilk oyununda kazayla başarili oldu. ama ne oldum delisi oldugundan dolayi ikinci sezonda marlon brando'luk yapmaya kalkti. iste yonetmene ukalaca isi ögretmeler ve kendini super star muameleri etmeleri falan. sonuc arkadasim bu ne oldum manyaginin kıcına tekmeyi koydu. bu arkadas bir kaç yerde sansini denedi ama hava aldi. marlon brando'lugu falan kalmadi tabiki. arap celal'e döndü. ve ileride çok iyi işler yapma sansini tepti. sonuç olarak sukutu hayal içinde yaşamaya çalisti. tiyatronun kapisindan bile girmiyor. bilmem anlatabildim mi? sonuc ne olarak ne oldum değil ne olacağim demektir. çünkü totalde her devre geçiçidir ve anlıktır. baki kalan kişinin kendisidir.