Zehirden şifa beklenilmeyeceği gibi yabancılardan da yardım ve iyilik beklenmez.
----------
Her madde zehirdir. Zehir olmayan madde yoktur; zehir ile ilacı ayıran dozdur. (Paracelsus)
----------
Şifa zehirdir, Zehir şifadır.
Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder, sözü misali işinin ehli olmayan kimseler fayda yerine zarar verirler insana. Halbuki işinin ehli mütehassıs bir kimse, hazırladığı zehir gibi acı ilaçla hastasını iyileştirir. Hastalık da şifa da allahtandır. Kullar hekimler aktarlar ilaçlar bitkiler otlar ise birer sebeptir. Şifayı aramak talep etmek ise bir vecibedir. Dermanı olmayan hiçbir dert yoktur. Ölüm hariç.
" tüm dünya vazgeç dediğinde, umut fısıldar; bir kez daha dene". ayrıca esasen, umut süründürmez. süründürür gibi gözükür, ama aslı öyle değildir. tüm umutları bitirdiğiniz de bile, sırf umutları kullanabildiğiniz için hayat size bir şans dahi verebilir. bunları sırf ilaç olsun diye de söylememek gerekir ayrıca. gerçekten, inanarak söylenen, yapılan, düşünülen, her şey değerlidir benim nazarımda.
Sevdiğini alamadığında yada tamamen kaybettiğinde Allahın yaratıcılığının zenginliğini aklına getir ve azıcık bekle. Çünkü hem seveceğin hem de sana uygun olanlardan o kadar çok yarattı ki.
şu anda yaşayan herkes ama herkes yüz sene içinde ölecekse, neden hepimiz grand grave'in dokuzuncu katından atlamıyoruz?
dünya, durup dinlenmeden kazarak birbirimizi gömdüğümüz bir mezarlıksa…
süremiz belirsiz, zamanımız kısıtlıysa, gerçekten vaktimiz var mıdır? bence yoktur, kendi adıma konuşayım: benim yok.
ermişler de, reklamcılar da aynı şeyi söylüyor. “an'ı yaşa”. an'ı yaşamak mı istiyorsunuz? buyurun grand grave'in dokuzuncu kat penceresine.
işinize gelmedi mi?
halbuki her birimiz dokuzuncu kattan düşüyoruz. kimimiz üç saniyede, kimimiz yüz senede.
bu kadar basit.