insanın uykularını kaçıran, düşünmekten bitap düşüren, "nasıl elde ederim" sorusuna yanıt aramakla geçirilen vakitlerle dolu yaşamı önünüze koyan, insana koyan bir şeydir.
dördüncü murat' ın meşhur sözlerinde, ' bağdat' ı hayal etmek fethinden güzel miydi ne ? ' biçiminde yer bulmuş, hayal ve gerçeğin birbirinden kesin hatlarla ayrılması durumudur. şöyle ki, istenilen bir şey alınabilir ancak onun için kurulan hayalin tadını vermesi çok zordur.
şaşırtıcı bir şekilde sonuçlanan acı çekme sürecidir. mücadele ve duygular öylesine yoğun yaşanır ki, ruhunuz yok olur sonunda. çok tuhaftır belki ama vazgeçmekle sonuçlanır. hatta artık istememekle. barınacak bir yer ararken, bir kapıyı zorlarsınız, yine zorlarsınız, yine yine. açılmazsa ne yapılır? arkanıza dönüp baktığınızda, onlarca açık kapı vardır.
Sadece istemenin yeterli olmadigini insana ogreten hadisedir. Eger sadece istemekle kalinmayip isteneni elde etmek icin hersey yapilmissa bu sefer ogrendiginiz hayatiniz uzerindeki tek iradenin sizinki olmadigi olacaktir. Bu egitimden gectikce kendinizi tanir; neyi yapip neyi yapamayacaginizi yani sahsi sinirlarinizi ogrenirsiniz. Dolayisi ile daha gercekci hedefler koymak ve uzeri icin endiselenmemek konusunda deneyim gelistirir, daha mutlu bir hayata yelken acarsiniz. Neticede insanin kendisi icin en iyisini istemesi ve bu yolda elinden gelen cabayi gostermesi dogru bir hareket olsa da; kisisel ya da cevresel nedenlerle en iyiye ulasmak herkese nasip olmaz. En iyiyi hedefleyip ulasamayinca husrana ugramak yerine, en iyiyi hedefleyip ulasilabilenin en iyisi ile tatmin olmayi ogrenmek hayati daha mutlu yasamayi kolaylastirir.
ızdırabın kaynağıdır. " alınyazısından kopardığımız her şey, dilencinin ayağı ucuna atılan paraya benzer: verilen sadaka, duyduğu acıların sürüp gitmesini sağlayabilmek için, dilencinin hayatını biraz daha uzatmaktan başka bir iş görmez" (bkz: arthur schopenhauer)