bir olmaya çalışan iki kalbin "diğerleri" engeline takılmasıdır. kız bir gün başını göğe kaldırıp bir sevda diledi tanrıdan. oysa sormadı hiç kendisine hazır mıydı yeni kalp çarpıntılarına diye. tanrı kabul etti isteğini. bir sınav çıkışında su yeşili gözleriyle konuşmak istediğini söyledi bir oğlan ona. oğlan kıza ne sordu, kız ona ne cevap verdi sonra cümlelerini nasıl nihayetlendirdiler kız bugün bile hatırlayamıyor. kampüsten ayrılıp kaldığı yurda gitmek için dolmuşa bindiğinde kız oğlanın yüzüne dair birtek su yeşili gözlerini bırakmıştı hatırında. sonraki günler kızın gözleri heryerde onu aradı. onu her görmek istediğinde karşısında buldu. tanrı onun bütün dualarını kabul ediyordu. onu sevdiği sürece özlemi hiç koymadı kızın kalbine. çok geçmeden bir masalın iki kahramanı oldu kızla oğlan. ve oğlan hiç hoyrat olmadı kıza karşı. kızın yanağına dudaklarını değdirmek istediğinde bile soruyordu ona. kızın avuçlarını kendi avuçlarının içine alıp uzun uzun okşuyordu parmaklarını. ikisi aslında artık birdi. kendileri dışındakiler "diğerleri" ydi. sonra tanrı gökyüzünde şimşekler çaktırdı. üzerine titredikleri sevdaya, sadece ikisine ait olan "alana" bu defa başkaları sığışmaya çalıştı. kenarından köşesinden sığışmaya çalıştıkları alan zamanla öyle büyüdü ki ya su yeşili gözlü oğlan ya da onun hiç kıyamadığı sevgilisi çıkmak zorunda kaldı o alandan. ayrıldıktan sonra bile oğlan hiç kıyamadı kıza. nereye gitse hep o güzel gözlerinin onu izlediğini hissettirdi. kız kaza yaptı. tam 10 dakika sonra ısrarla çalmaya başlayan telefonunun ekranında oğlanın adını gördü. ve ne zaman bir tatsızlık yaşasa oğlan içine doğuyormuş gibi kızı aradı. oğlanla kız şimdi birbirlerine çok uzakta hayatlarına devam etmeye çalışıyorlar. birbirlerinden ayrı, diğerlerinden uzak ama hep en yakın...