bazen nedensiz bi şekilde dışarı çıkmak, hava almak, bazen nedensiz bi şekilde tuvalete gitmek istersin ya işte benim de bu paşa gönlüm bugün nedensiz bi şekilde yazmak istedi. tuvalete nedensiz gitme örneğinde istop etmeden buraya kadar okuduysan bi psikoloğa görünmeni tavsiye ederim canım*
-tık tık tık
tam ne yazcağımı düşünüyoken oldu bu konuşma işte hayat bu kıvamda akıp gidiyo, ciddiye aldığım, başıma gelmesinden korktuğum, hazırlandığım, beklediğim hiçbir şey yok. bunun sebebi etrafımdaki insanlar olsaydı da, ki değil, onları seçen de ben olduğuma göre yine bütün pisliklerin ihalesi bana kalırdı. arkadaş önemli mevzu ama. bu zamanda kalk cumaya gidek diyen arkadaşların nesli tehlikede, başka taraflara gidelim diyenlerin sayısı sağ olsunlar çok fazla~ ~smiley~ ~
en çok merak ettiğim konulardan bi tanesi de (şimdilik sadece bitanesini söylicem diğerlerini siktir et) hani böyle en olmadık şeylere, çok kritik bi önemi olmayan ders sınavlarına, hani hayata geniş açıdan bakınca(-güzel bi betimleme güven.-sağol güven) gerçekten ufak şeylere kafayı takan, panik yapan, üzülen insanlar o olayı atlattıktan sonra acaba oturup düşünüp
-ulan biz kendimizi paralamışız ama boşu boşunaymış bi şekilde geçiyomuş diyolar mıdır? bence kesinlikle demiyolardır çünkü öyle olsaydı en azından bi sonraki önemsiz şey için aynısını yapmazlardı.
şimdi içimdeki iyi güven kısık bi sesle sen onları eleştiriyon ama kendin adını bilmediğin dersin sınavlarına girmiş, almış üstüne geçmiş olduğun halde de bi derse girmiş, kendini rezil etmiş adamsın.(rezil olmaktan hiç korkmadım yalnız) ne hakkın var böyle düşünmeye. ama kötü güven de ordan diyo ki adını bilmesen de sınavı geçmişsin işte karıştırma. hem benimki kötü tamam ama hiç takmamanın kötü olması, kendini paralamayı haklı çıkarmaz ki. (canlı şizofren vakası)
ben başta başkanıma da dediğim gibi bu notu biraz da kendime yazdım. hafıza garip şey bazen yıllar öncesinin hiç kimseye hiçbir şey ifade etmeyecek sadece kendine özel bi simgesini, kavramını aklına getiriyoken bazen de adını aslında bildiğin, bildiğinden de emin olduğun bir şeyin adını hatırlamazsın. işte ben de şimdiki gibi zamanlarımda sonraki günlerde hiçbir şey hatırlayamamamdan dolayı düşüncelerimi kayıt altına almak istedim bugün. klavyenin zorluğu anamı ağlatıyo yalnız doğru düzgün yazcam diye.
adamın tekini gözümün önünde bıçaklayıp bağırsaklarını dışarı döktüler. tesadüfen de olsa buna şahit olan bi insan sınavlardan, işlerden niye heyecanlansın ki. ha bi de hayat birilerine daha çok küçükken öyle bi yumruk indirir ki daha sonra attığı tokatlar okşama gibi gelir.
kalp nakli yapılacak olsa hiç düşünmeden kalbimi vereceğim insanlar olması güzel (kimse böyle bi güzelliği ailesinden başkasına yapmaz. sadece anne baba kardeş değil eş te olabilir.) daha iyi bi hayat için çaba sarfetmenin gereksiz olduğunu düşündüğüm zamanlarda onları anımsarım. zaten kimsesizlerin hayata nasıl tutunduklarını hiç anlayamadım. ulan seni bağlayan ne ki bu hayata. kaldırım taşlarına mı aşıksın. zenginsen arabalara mı aşıksın nesin. yetimhaneden mezun piçlere de hep özendim zaten. öldüklerinde bile arkalarından üzülecek hiç kimseleri olmadığı için kendilerine zarar verme haklarını sonuna kadar kullanabliliyo piçler.
otel ayağına çok fazla insan tanıdığımdan mıdır insanların garip tutkuları da komik geliyo gözüme. adam 70 yaşında, kendini futbola adamış, çocukken başlamış sonra oynamış, antrenör olmuş falan. adamın hayatı futbolla geçmiş. karı tiyatrocu, belki de aslında o anda tiyatro yapıyodur, tatillerde insanlar karakterlerini de işlerini de değiştirirler, anlatıyo çocukken başlamış sonra okuluna gitmiş sonra oynamış kendi çapında hayatı o olmuş artık. bizim hasan amca da ilkokuldan sonra başlamış demirciliğe, çırak olmuş, kalfa olmuş, usta olmuş yani onun da hayatı demirlerle geçmiş. düşünsene her insanın hayatında bağlı olduğu bişeyler var ve dünyası ona indirgeniyo zamanla. futbolcu için hayat futboldur, artist için filmlerdir, boksör dünyanın boks üstüne kurulduğuna inanır, başka şey bilmez. dikkat edin berber ilk saçınıza bakar, boyacılar yüzünüzü görmez, ayakkabılarınıza bakar. demem o ki herkes bağlanıyo bi şekilde bi ucundan bu hayata da daha benim bu dünyada bi idealim, hedefim, isteğim yok. istesem hani belki sahip olcam ama o bile yok a.q.
-bu konuyu geçelim, düşündüklerimi her zaman aynı.
otobüslerde kızlara yer vermeye çalışan salakların 7 sülalesine söverim. bırak eşit eşit dikilsinler ayakta sen keyfine bak. illa bişey yapmak istiyosan yüzlerine alaycı alaycı bak yer verilir mi la kıza. sen ona yer verdin diye o da sana mı yer vercek sanıyon.
beni düşünceye salan noktalardan bi tanesi de, ulan hep düşünürüm salaklar salak olduğunu bilir mi diye. ama ben bu zamana kadar ben salağım diyen bi salağa rastlamadım. salak derken hani kastettiğim artık gerçekten çevresinin genelinin de salaklığının farkına vardığı onayladığı bi salak. bildiğin salak işte. bu adamlar onun bilincinde midir acaba. ama büyük ihtimalle bilmiyorlardır. her insanın kendi kafasında oluşturduğu hayatı artık bi film olmuştur ve o filmin baş karakteri de kendisidir. diğerleri de önemli yan karakterler, önemsiz yan karakterler, figüranlar falan. kendi kafasında oluşturduğu bi dünyasının olması ve diğer insanların bunu görmediğinden emin olması onları akıllı olduklarına inandırıyo.
türk kızları mı yabancı kızları mı tartışması yapan insanlara da hep güldüm. çocukluğunu bir durakta bir manyak bana bakıyor salak salak diyerek geçirmiş bizim güzelim kızları onlarla niye kıyaslıyonuz ki *
hakkatten lan bi de yabancılar var. kaç tane adım kaç tane karakterim oldu ben de unuttum. gereksiz nezaketin ne kadar can sıkıcı olduğunu da onlardan öğrendim. thank you diyo you're welcome diyoz üstüne buna da thank you diyo beni paradoksa sokuyo ben de devam ettirsem sabaha kadar tek sözümüz onlar olcak *
kafamın güzel olmasını seviyorum, günlük müdür nedir bir şey varmış bilmem yazarmışsın oralara. yazıyorum. jim şiirlerini okuyor bilgisayarın ses aygıtından ya, şarabım da var kırmızısından, kan gibi mübarek, nefis. içtikçe beyin bir gevşiyor bir yavşıyor sorma. günlüğüm değil misin sana rahatım. gitarlar falan havalarda uçuşuyor şu an. kırmızı ışık saçan çubuk bile var burada, kırıyorsun, kimya devreye giriyor, soğuk ışık. tomb raider'daki gibi.
onu bunu geçiyorum, o kadar gevşemişim ki, biraz zaman geçsin geceyi başka boyutlarda geçireceğim. şimdi soracaksın ne diye buralardasın diye; seninle paylaşmak için tabii. mahşerin atlılarından ölüm var ya! o adamın dibi. işini en iyi yapanı. ölmen gerekiyorsa öleceksin. yaşıyorsan da çekeceksin, katlanacaksın, içeceksin, kaybedeceksin ya da kazanacaksın.
sessizlik falan bahane, bağıracaksın gece. gece senin ve benim. bizim ulan gece. bağıracağız elbet. bağıracağız avazımız çıktığı kadar, sonra bir an duracağız.