uçakların menzili -birkaç bin mil, dünyanın ta öbür ucu, hindistancevizi ağaçları, buzullar, mısır, mısır, lama, lama v.s.- havaalanının sağladığı deneyimlerin (tabi kullanmasını bilenler için) uzantısı ve çeşitliliği yanında acınacak ölçüde sınırlıdır.
"fırtına yaklaşmadan dovel koyunda olamazsak tanrı'nın gerçekten var olmasını ümit etmekten başka bir çaremiz yok, diyordu kaptan valdir şişe mantarını dipleri tütünden simsiyah olmuş dişleriyle açarken."
"1867 yılının bitmek bilmeyen kasvetli bir aralık gecesinde, sokağın karanlık taraflarında hızla yürüyen gri paltolu bir gencin potinlerinden sahibini önemseten sesler yükseliyordu."
limon ağaçlarının arasından yürürken adeta ekşi bir hava solumuş gibiydi ve bu çok hoşuna gidiyor, ağacın ruhunu duyumsadığına işaret olarak görüyordu bu hali.
bir roman vatandaş' ın kurduğu ilk cümle olabilir. "anne agu, pappa cici" diye başlayan cümleleri yıllar geçtikçe "roman immigrants, who is next?" şeklinde sarkozy' i protesto eden cümleler izleyebilir.
Maun sandalla müsademeyi andıran bu tesadüflere artık o kadar alışmış idiler ki bu gün Kalender'den dönerken gene onun adeta çarparcasına yakından sıyırıp geçişini fark etmemiş göründüler.*
(bkz: Aşk-ı Memnu)
(bkz: Halit ziya uşaklıgil)
niceleri kendi zincirlerini çözemezler de dostlarının azatçısıdırlar.
kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız:önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?
"turgut özben adlı genç bir mühendisin kaybolmasıyla ilgili haberler, günlük gazetelerin dördüncü ya da beşinci sayfalarında yer aldığı zaman ben yurt dışında bulunuyordum."
"tyler bana bir garsonluk işi buluyor, sonra ağzıma bir silah sokmuş ve diyor ki, sonsuza kadar yaşamak istiyorsan, ilk adım olarak ölmek zorundasın."*