öncelikle ajitasyon ve psikolojik savaş kavramlarına atıfta bulunmak isterim ki işin özünü anlatmaya enerjim daha fazla olsun.
ajitasyonun ilk başlangıcı belki toplumsal olaylara bakıldığında daha eskiye dayanıyordur. ancak günümüzde ilk somut örneğini yahudilerde gördüğümü söyleyebilirim. filistin ile savaşın en hararetli olduğu zamanlarda nazilerin yaptığı soykırım daha bir vurgulanırdı. ama gelin görün ki, o acıları yaşamış toplumun bir parçası olduğunu iddia eden israilliler, gariban filistin halkını yaş tanımadan katlettiler. ve bunu kendilerine sormaya kalktığınızda yine nazi soykırımı diye ağladıklarını gördünüz.
yani ajitasyonun bu örnekteki kullanım şekli, önceden yaşanmış talihsiz bir olayı gündeme getirerek yapılan ya da yapılacak olan benzer ya da daha vahim gaddarlığı örtbas etmek şeklinde olmuştur.
yine bir başka örnek de abd nin afganistana müdahalesidir. yine hazretler 11 eylül olaylarına ağlarken afganları kırıp geçirmiş, katliamın daniskasını yapmışlardır. ama sözü edilen barış, demokrasi ve özgürlükler de elbette lafta kalmıştır.
israil in büyük katliamları ve abd nin ırak a müdahalesinin başlangıç dönemlerinde piyanist isimli filmin vizyona girmesi ve ödüller alması gerçekten tesadüfi bir durum mu diye uzun uzun düşündürmüştür. yine 2. dünya savaşında bizi kestiler edebiyatına sığınarak ortadoğuda akan kanların üstü örtülmeye çalışılmıştır.
peki yalnızca yurt dışında mı oldu bu? tabii ki hayır. akp hükümeti 2002 de işbaşına geldiklerinden beri ağlıyor. bize enkaz devredildi diye zaten ilk dönemlerinde ağladılar. sonra, iş yapacağız ama diğer partiler muhalefet ediyor diye ağladılar, yargı engel oluyor diye ağladılar, muhalif medya ve yazarlar diye ağladılar, darbe diye ağladılar. sonuç? muhalefetler sindi, yargı ellerinde, medyanın neredeyse tümü ellerinde, muhalifler ya yurt dışında kaçak ya da silivride mahkum, askeriyenin prestiji sıfıra indi. bugün ise bize yumurta attılar, akepe dediler ak parti demediler diye hala ağlıyorlar.
bir de en son kürtler zulüm gördü diye ağlamalar var ki, amacının ne olduğu da belli. benim kardeşim dediğim bu insanları temsil ettiğini söyleyen aydınımsılar bir kere kürtleri amerikadaki afrikalılarmış gibi sunmaya çalışıyorlar.
şimdi, diyeceğim odur ki, metotlar benzeştiği zaman ilişkiler de daha net ortaya çıkıveriyor. ben hep diyorum, halkı huzursuz eden ve halkı herhangi bir şekilde ayıran her düşünce hainliktir ve bölücülüktür. bu gözlüğü takıp bu şekilde davrananlara mendil uzatmadıkça, o timsah gözyaşları daha neler götürecek neler. cahillik ve saflığı anlayabiliyorum, ama görüp de körmüş gibi davranmaktan daha alçak bir davranış da yoktur herhalde. ne olur omurgasızlığa değil, bütünlüğe ve değerlere meyiliniz olsun.