anlamazlar kanatsız uçmaya çalışan kuşun ızdırabını, atarlar fors gördükleri metaları önlerine..duyulmaz zannederler çoğu zaman onların acılarını, yoklukta boşluk ses çıkartır oysa..su olup akarlar kiraz bahçesinde, uğramazlar kıymete mahale cehaletle..olur her bir şeyleri umarsız takındıkları tavırları gölgesinde, bilmezler kara bulutların ağır sessiz nemini kucaklayanların ızdırabını..güneşi sıvamazlar balçıkla çamurları hissetmezler ayalarında görmezler denizin köpüğünü koklayamazlar iyotu, pis kokunun işlediği yararsız burunlarıyla..el sallayamazlar giden geminin ardından zincirli olup anlayamadıkları elleri ile, devşirirler kendilerini içinde bulundukları onca berrak ab ı hayat zerresinin varlığına inat..yosun yosun kokan balığı anlamazlar hiç hissetmezler dayanıklıklarını bünyelerinde, kıyarlar cana bir düğüm atılmış ağ misali..çıkartmazlar nefese onları, alamadıkları için hazzın zerresini damarlarında..tutarsızlık işler normal olana nispet edercesine, anbean doyumsuzluğu kucaklarlar bütün hücreleri ile yetinebileceklere hak tanımamak dürtüsü ile..ve umudu itelerler her daim kokuşmuş yürekleri vahşiler tarafından kuşatılmış halde..
sıkıca sarılmışlar birbirlerine, anlık tereddüte kapılırlarsa bir daha toparlanamayacaklarını bile bile.. yok haberleri neden sığındıkları yere sürüklendiklerinden, acımasızların uzak gölgesindeler hala aslında.. tutmaya çalışıyorlar birbirlerinin eteklerinden, yabancılığa itildikleri topraklarda besbelli.. uzaktalar çok güdümlü zevklerinden, nefes alışlarından, hayat molalarından.. katbekat zor artık hayatlarını idame ettirebilme çabaları bile.. yapamazlar birbirleri olmadan, telaşındalar varolmayan yaşamları içinde yapabildikleri her şeyin, bilerek işin ucunun çoktan kaçtığının.. füze aklamadı! onları coğrafyalarında belki, ama içleri yine buruk alamadıkları için bakmakla yükümlülerine istedikleri şeyleri.. karmaşık hayatlar inşa ettiler sevdiklerinin bir kısmından uzakta, farkedemediler ondan değerini olan bitenin etraflarında.. korundukları kabuklar bile çatladı neredeyse topraklarından uzakta, ayakta kalabildiler masumiyetlerine tanrıdan bağışlanan hediye ile.. arasalar da bulamadılar kendilerine yakını, pek azı bildi en nihayetinde yakılan diyarı.. dışlanmak değil sanki umurları, istediler topraklarının dağını taşını.. epey farklı umutları, arzuları yaşama karşı talep ettikleri mütevazi istekleri,tükenişi simgeliyorlar çok açık çünkü olmayacak bundan böyle gayrısı.
emperyalizm kurbanı kor yürekli suriyeli aile için..
acıdır tahmine gerek duyulmayacak kadar hem de, sonu belli bir piyesin sergilenmesini izlemek.. acılara dokunmayanların soğuk ellerinde oynanır bu..şaaşalı ofisler içinden karanlık odaklar bünyesinden çıkma maşalardır cenaze namazında boy gösterenler.. kanlar akar durur oluk oluk önlenemez ancak, ülke büyüyerek bölünecek der kendinden emin şekilde bir tanesi beklememek gerek nihayetinde insanlığının izahını, ne de olsa anlamaz her bayram şehidini mezarında öpüp koklayanı.. babalar telaşededirler lakin analar parçalanmışlık nedir gösterirler kırık belleri ile iki büklüm halde sorulmaz aslı astarı, bir seferi daha yoktur kuzusunun süt kokan tenini duyumsamasının.. ne başından ne sonundan hiç bir duyarlı vakıf olamaz çok, ona verilen kadarını alır vatansever yüreğinin derinliklerine.. aması vardır işin, oyunlar devam ettirilir ustalıkla ocakta mehmet nisanda mehmet mayısta mehmet gider.. ama nedendir nasıldır da anlanmaz gerçek, pasifik ekseni sis ve pustan arındırılmış iken.. çıkmaz millet hakikate yaşayamaz kendi yazdıkları destanları.. 96 da karar alınır basılır düğmeye, gel gör ki zordur o cenaze aracı üstünde tüten memleket kokulu aslanın masumiyetinde yüceltmek ülkeyi katiller yurdunda.. gafil avlarlar bildikleri nispette, anlatamazsın da hiç bir şeyi alıştırdılar nasılsa onlarca muhtaç varken coğrafya insanını sömürmeyi.. kalır yani geriye almina mehmet almina mehmet ve yine mehmet ve de onların ölümüne sebebiyet veren bakteriler.