iran ülkelerinde başörtüsü-türban- kullandıkları için okuyamayan kız öğrencileri eğitimlerini tamamlamaları için kendi üniversitelerine davet etmiş. bu hareketin özellikle fransa ve türkiye'ye yönelik olarak ortaya atıldığı söyleniyor. şimdi bir takım türban savunucusu liberaller iranın özgürlükler konusunda türkiye'ye ders verdiğini, insan haklarına ve dini inançlara saygılı olduğunu söyleyecektir. aynı iranını 9 yaşına gelen kızların sokaklarda başı açık gezmesini yasakladığını unutarak türbanı inanç gereği ya da kişisel özgürlük olarak değerlendiren zihniyetler, esasen bu nesnenin kadın haklarının, kadın özgürlüğünün bir numaralı düşmanı olduğunu, çünkü türbanın temsil ettiği zihniyetin erkeği kadının karşısında üstün kıldığını, kadının türban takmakla kendisini sadece ve sadece cinsel bir obje olarak gördüğünü ve bu şekilde erkeklerden kaçtığını(!) ve özelliklede bu nesneyi kullanmanın kişisel bir tercih sayılamayacağını çünkü kadının türbanı takma gerekçesinin dindeki baskılar ve ahiret yaşamı ile ilgili tehditler olduğunu, örneğin; ''saçını başka erkeklere gösteren kadını cehennemde saçlarından asarlar'' gibi dinsel hurafelerin bu şekilde bir yaşam tarzına insanları ittiğini ve bireyleri bu hurafelerden kurtarmak gerektiğini görememeleridir. gene şeriatçının türban çığırtkanlığı yaparken savunduğu tezlerden birisi olan ''kadınların sokaklarda tanınıp rencide edilmemesi'' -erkeklerin tacizine uğramak gibi- düsturunun ne kadar ahlaka ve insan haklarına ters olduğunun bir kanıtı bir kere eğer bir erkek hayvani davranışlarıyla kadını rahatsız ediyorsa bunu engellemenin yolu erkeği bu tür davranışlarından dolayı cezalandırmak ve bu ilkel davranış biçimini terketmeleri yönünde yaptırımlar uygulamak mı yoksa kadını kara çarşafa tıkmak mıdır diye soramamalarıdır.
ayrıca ülkemizdeki türbancıların irandaki yaşam tarzına ne kadar uyum sağlayabilecekleride bir tartışma konusu olmalıdır. malumunuzdur ki ülkemizdeki örtünme biçiminin esasen islami örtünme biçimiyle uzaktan yakından alakası yoktur. islamın öngördüğü örtünme biçimi kadınların çarşafa girmesi ve giydikleri çarşaftan vücut kıvrımlarının belli olmaması esasına dayanır. halife ömer zamanında bu iş dahada sıkılaştırılmış ve kadınların gölgesinden bile kim olduklarının anlaşılması kıstası ortaya çıkmıştır. hal böyle iken ülkemizde saçını kapatıp düşük bel giyen veya bir sahne sanatçısının yapmayacağı kadar ağır makyaj yapan yada ayaklarını bileklerine kaDAR AÇIK bırakaN ayakkabılar giyen hanımlarla doludur..* olumlu düşünürsek bu kadınların iranda ki baskı rejimiyle yüzleşmeleri bir bakıma pozitif sonuçlar doğurabilir. şeriat karanlığının en acısını senelerdir yaşayan iran kadının çektiklerini kendi gelecekleri açsından bir felaket senaryosu olarak değerlendirebilirler. bu da şüphesiz onları laik yaşam tarzına itecektir. ülkesinde denize giremeyen, başı açık gezemeyen, içki içemeyen iran kadınlarının ülkemize geldikleri zaman özgürlük ortamının verdiği avantajları nasıl değerlendirdikleri malumunuzdur. kimi zaman düşünmeden edemem acaba iranda da bir atatürk çıksa ve kadını ikinci sınıf kuldan onurlu bir birey haline getirse 50 sene sonra oranın kadınlarıda onun ilkelerine ihanet edip kendilerini ortaçağ karanlığına geri götürücek baskılara taviz verirler miydi? bence hayır. türban sorununu çözerse türk kadını çözer ama eğer ki çözmüyorsa özgürlüklerinin değerini bilecek iran kadınları türkiye'ye başını kapamayı özgürlük olarak algılayan türk kadınlarıda iran'a...
